Türkiye sıcak ve boğucu günler geçiriyor. Televizyon ve sosyal medyadan bize yansıyan haberlere göre orman yangınları nihayet kontrol altına alınmaya başladı gibi. Peki yaşadığımız bu kriz bize neler gösterdi, neler düşündürdü ve başka neler yapılabilirdi?
Geçen iki hafta boyunca Manavgat, Marmaris, Milas başta olmak üzere Türkiye’nin pek çok yerinde meydana gelen orman yangınlarından ve yangın söndürme harekatlarından kimi zaman profesyonel televizyon kameramanlarının kimi zaman da ellerinde telefonlarıyla amatör gazetecilik yapanların ürettiği görüntüler vasıtasıyla haberdar olduk. Bu görüntülerin dolaşıma girmesiyle birlikte özellikle sosyal medya bir tür görsel ve işitsel karmaşa alanına dönüştü. Yangınların çıkış nedenleri, sorumlu yetkili grupları, alevlere müdahale eden ekipler, olay yerinde kullanılan (ya da kullanılmayan) ekipmanlar gibi birçok farklı konuda onlarca farklı iddia paylaşıldı, ekrandan ekrana sıçrayarak yaygınlaştı ve toplumun çeşitli kılcal damarlarına yerleşmiş saldıracak muhatap bekleyen linç kültürünün de devreye girmesiyle bu karmaşa, yangın bölgelerindeki bazı kişilerin yol kesip başkalarını kimliklendirmelerine ve yargı dağıtmaya kalkışmalarına kadar vardı. Her krizden sonra yaşanan bu bilgi kirliliği ve karmaşa hem alandaki müdahale ekiplerinin ve ilgili kurum yetkililerinin hem de uzaktan bölgeye yardım sevk etmeye çalışan halkın işini zorlaştırıyor.
Oysaki yaşadığımız bu kriz beklenmedik nitelikte doğaüstü bir olay değildi. Gerekli önlemler önceden alınabilir, kamuoyu mevcut riskler konusunda bilgilendirilebilirdi. Herkesin üstüne düşeni yaptığı bir senaryoda da belki daha organize hareket edebilir ve bu facia ile daha etkili yöntemler kullanarak mücadele edebilirdik.
Beklenmedik, doğaüstü olaylar yaşamıyoruz
Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Nisan - Haziran 2021 üç aylık kuraklık haritası
Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün güncel verilerine göre Türkiye giderek kuraklaşıyor. Son üç ay ülkenin doğusunda ve yangın bölgesinde olağanüstü kurak olarak kaydedilmiş.1 Bu yılın temmuz ayı ise son elli bir yılın ikinci en sıcak temmuzu olarak kayıtlara geçmiş ve Türkiye’nin aylık ortalama sıcaklığı 24,5 derece olarak ölçülmüş.2 Sadece Türkiye değil, Akdeniz havzasındaki tüm ülkeler yüksek sıcaklık ve endemik bitki örtüsü nedeniyle hali hazırda haziran ve eylül arasını potansiyel yangın sezonu olarak geçirirken insan kaynaklı iklim krizinin etkileri hem yangın sezonunu uzatıyor hem de yangın çıkma riskini artırıp söndürülmesini zorlaştırıyor.3 Türkiye ile eş zamanlı olarak İtalya ve Yunanistan’da yaşanan dev orman yangınları da bu vahim tablonun en önemli göstergeleri. Akdeniz, suları dünya ortalamasından yüzde yirmi daha hızlı ısınarak dünyanın en hızlı ısınan denizi haline geldi. Önümüzdeki on yıllarda ise mevcut ısınma trendlerinin bu tabloyu daha vahim hale getirmesi bekleniyor.4
İklim krizi günümüz dünyasının bir gerçeği ve artık bu gerçekle yüzleşmemiz gerekiyor. Reuters’ın geçtiğimiz yıl yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye’deki insanların yüzde seksen yedisi (dünya ortalaması yüzde altmış dokuz) iklim değişikliğinin çok ciddi bir mesele olduğunu düşünüyor.5 Aynı rapora göre, 18-35 yaş arası kitle de dahil olmak üzere insanların iklim değişikliği ile ilgili haberleri takip ettikleri birinci haber kaynağı televizyon. Televizyonu ise ana akım medya kuruluşlarının internet siteleri takip ediyor.
Yenilikçi çevre haberciliği yaklaşımlarını kendi pratiklerimize uyarlamalıyız
Copernicus Acil Durum Yönetim Servisi, Avrupa Orman Yangınları Bilgi Sistemi güncel yangın risk haritası, 10 Ağustos 2021
Peki Türkiye’de medyanın iklim krizi ile sınavı ne durumda? Ana akım medya bir tarafa, bağımsız medya kuruluşları ya da gazeteciler iklim krizi hakkında yeterince bilgililer mi, bilgililerse de bu bilgileri halka aktarma konusunda nasıl bir yol izlemeliler?
Gazetecilerin iklim krizine ve buna bağlı felaketlere nasıl yaklaşması gerektiği konusunda bilgi alabileceği birçok kaynak mevcut. Bunlardan en kapsamlısı olan Covering Climate Now (Bugün İklimi Haberlere Taşımak), iklim krizinin günlük haberlerin bir parçası haline gelmesi için çaba sarf ediyor. Oluşumun internet sitesinde gazetecilerin konuyu nasıl ele alması ve aktarması gerektiğine dair yönergelerin yanında doğru bilgi alabilecekleri kitap, kaynak ve raporlara da yer veriliyor.6
Bunun yanında yangın haberciliği ve kriz iletişimi konularına özel olarak hazırlanmış raporlar da mevcut. 2015’te Avrupa Sivil Koruma ve İnsani Yardım Genel Müdürlüğü tarafından İspanya’da hayata geçirilen Efire projesi, yangın tehlikesiyle yaşayan Akdeniz ülkelerindeki vatandaşları, belediyeleri, öğretmenleri ve medyayı yangınların nedenleri, engellenmesi için yapılabilecekler ve risk iletişimi konusunda bilgilendirmeyi amaçlayan rehberler hazırlamış.7 Bu rehberlerde de iklim krizi ve olası yangınlar arasındaki bağlantılara ve bu bilgilerin bölgede yaşayanlara nasıl aktarılması gerektiğine dikkat çekilmiş.8
Türkiye’de benzer bir görevi üstlenen iki oluşum çıkıyor karşımıza: Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın ve Ekosfer Derneği’nin düzenlediği iklim haberciliği eğitimleri ve yine Ekosfer Derneği’nin hayata geçirdiği İklim Haberciliği Ağı.9
Bu üç kaynağın derlediği bilgi ve yönergeleri incelediğimizde ortak bazı temel bilgilere ulaşıyoruz. Bunların ilki iklim krizine dair doğru kaynaklardan alınmış bilimsel verilerin günlük haberlerin bir parçası olması zorunluluğu. Örneğin şubat ayında yirmili dereceleri gördüğümüzde "İstanbul kış günü baharı yaşıyor!" gibi söylemler yerine, durumun iklim kriziyle bağlantısını açıklamak gerek. Aynı şekilde geçtiğimiz haftalarda meydana gelen yangınları haberleştirirken güney ve güneybatı Anadolu’nun iklim krizinin de etkisiyle yazları eskiye göre çok daha kurak geçirdiği, yangın sezonunun uzadığı en başından belirtilmeliydi. Tabii ki her sıcaklık anomalisi, her sel, her yangın doğrudan iklim krizi yüzünden ortaya çıkmaz ancak mevcut koşulların bu doğal felaketlerin ortaya çıkışını kolaylaştırdığı da yadsınamaz bir gerçek.
Dikkat edilmesi gereken ikinci bir nokta ise, yaşanan olayların günümüz dünyasında yaşamımızın bir parçası olduğunun vurgulanması. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) geçtiğimiz günlerde, 9 Ağustos’ta yayınladığı Altıncı Değerlendirme Özet Raporu’na göre,10 hükümetler Paris İklim Anlaşması’nda belirlenen kriterlere uysa ve karbon emisyonlarını acil olarak azaltsa bile dünyadaki 1,5 derecelik ısınmanın önüne çok büyük ihtimalle geçemeyeceğiz. Son 150 yılda 1,1 derece ısınan dünyanın, kritik öneme sahip olan 1,5 derecelik ısınma eşiğini 2030’lu yıllarda aşması bekleniyor. Radikal önlemler alınıp ısınma 1,5 derecede tutulsa bile dünya eski, daha ılıman haline dönmeyecek. Isı dalgaları, kuraklık, seller vd. doğa olayları artacak. Bizim de yeni normale adapte olup buna göre yaşamamız, büyük bir yangın ya da sel yaşandığında hazırlıklı olmamız gerekiyor. Yangın bölgelerinde, ormana yakın evlerde oturan insanların bahçelerinin dış çerçevesinde yanıcı bitkiler yetiştirmemesi de bunun bir parçası, yönetimdekilerin yangınla mücadele altyapı ve ekipmanlarını hazırda bulundurması da…
Son olarak unutmamalıyız ki insanlara bu bilgileri anlayabilecekleri bir dil kullanarak aktarmanın önemi büyük. İklim krizi gibi karmaşık bir konuyu açıklarken okuyucu ya da izleyiciyi rakam ve terimlere boğmak onların üzerinde ters etki yaratarak konudan uzaklaşmalarına neden olabiliyor. Örneğin Manavgat’ta 83.810 hektar ormanlık alan kaybedildiğini söylerken bunun 117.348 futbol sahası kadar alana denk geldiğini belirtmek, gezegenin bir derece ısınmasının önemini anlatırken eskiden sıcak hava dalgalarının elli yılda bir görüldüğünü, şimdi bu aralığın on yılda bire düştüğünü ve bir derecelik bir ısınma daha yaşarsak yedi yılda bir ya da iki kez bu durumu yaşayacağımızı belirtmek gerek.
Somut göstergeler ve ön sonuçlar
Basit ve açıklayıcı bir dil kullanmanın önemini yangınların ardından Doğanay Tolunay ve Çağatay Tavşanoğlu gibi yangın ve iklim uzmanlarının gerek ana akım, gerek sosyal medyada yaptıkları açıklamaların ardından da gördük.11 Uzmanlar, yangın sonrasını yaşayan alanların kendi haline bırakılması gerektiğini belirtti, kızılçam ormanları yangına uyum sağlamış türler olduğundan kendini yenileme özelliği olduğunu hatırlattı ve bu alanlarda ekolojik iyileşmeye katkı sunmayan endüstriyel tarım ya da inşaat faaliyetlerinin yapılmamasını tavsiye etti. Bu açıklamaların ardından, bu alanların yeniden sürülüp yeşillendirilmesi için başlatılan fidan dikme kampanyalarının görünürlüğü ciddi şekilde azaldı.
Bahsettiğim bu kaynaklar gazeteciler kadar ekolojik okur yazarlığını geliştirmek isteyenler için de ufuk açıcı olabilir. Türkiye Gazeteciler Sendikası Akademisi 11 Ağustos Çarşamba günü, yangın ekoloğu Prof. Dr. Doğanay Tolunay ile gazeteciler Gonca Tokyol ve Hikmet Adal’ın katılacağı Orman Yangınlarını Haberleştirmek başlıklı bir eğitim düzenliyor. Bu eğitim tüm gazetecilere, öğrencilere ve gazeteci adaylarına açık. Bu yazının dert edindiği konuyla ilgili daha detaylı bilgi edinmek isteyenlere bir tavsiye olarak onu da not düşmüş olayım.
1https://www.mgm.gov.tr/veridegerlendirme/kuraklik-analizi.aspx
2https://mgm.gov.tr/veridegerlendirme/sicaklik-analizi.aspx?ay=temmuz
3https://www.france24.com/en/europe/20210806-un-report-says-mediterranean-climate-change-hotspot-will-see-temps-20-higher-than-global-average
4https://wwf.panda.org/wwf_news/?2821966/Mediterranean-is-turning-into-the-fastest-warming-sea-with-irreversible-changes-for-marine-and-human-life
5https://www.digitalnewsreport.org/survey/2020/how-people-access-news-about-climate-change
6https://coveringclimatenow.org/resources/
7http://efirecom.ctfc.cat/docs/revistaefirecom_en.pdf
8http://efirecom.ctfc.cat/docs/efirecomperiodistes_en.pdf
9https://iklimhaberciligi.org/
10https://www.ipcc.ch/site/assets/uploads/2021/08/IPCC_WGI-AR6-Press-Release_en.pdf
11https://www.youtube.com/watch?v=iDlR_9cYqx4&ab_channel=Habert%C3%BCrkTV; https://www.permaturk.org/post/yanan-alanlarin-yeniden-ormanlastirilmasi
Görsel 1: 26 Haziran 2016, Adrasan Orman Yangını. (Fotoğraf: Onur Taner)
Görsel 2: Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Nisan - Haziran 2021 üç aylık kuraklık haritası.
Görsel 3: Copernicus Acil Durum Yönetim Servisi, Avrupa Orman Yangınları Bilgi Sistemi güncel yangın risk haritası, 10 Ağustos 2021