Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi bünyesinde yer alan Bebek95, doğum öncesinden 3 yaşına kadar bebeklerin temel gelişim süreçlerine ve bu süreçlerde annelere destek olmayı amaçlıyor. Araştırmacı Seda Şamlı Luş, Bebek95 ekibiyle 0-3 yaş arasının önemine ve projeye dair bir röportaj gerçekleştirdi.
İki çocuk annesi olarak, sadece kendi lohusalık dönemimi ve ilk 2-3 yılı düşündüğümde, bu süreçte kadınların yalnızlık, çaresizlik ve yetersizlik hissettiği, bebeğini tanımaya çalıştığı ve fiziksel-duygusal yorgunlukla başa çıkma çabası içinde olduğu zorlu bir dönem olduğunu biliyorum. Annelerin bu süreçte desteklenmeye ihtiyacı büyük, zira annelik serüveninin en kritik anlarından biri bu dönemdir.
Aynı zamanda, bu dönemde bebeğin her gün yeni keşifler yaparak fiziksel, bilişsel ve duygusal olarak inanılmaz bir gelişim gösterdiği gerçeği de var. Beynin %85'i ilk 3 yılda gelişiyor ve doğumdan itibaren her saniye 1 milyon bağlantı oluşuyor, bu nedenle bu dönemde sağlıklı bir beslenme, sevgi ve ilgi içeren ilişkiler, zengin bir dil çevresi, oyun, hareket ve keşif oldukça etkili. Annenin bu süreçte aktif ve etkili bir şekilde bebeğinin gelişimine katkıda bulunması büyük bir önem taşıyor.
Bu 3 yıllık dönemi en iyi şekilde geçirmek, sağlıklı bağlantıların oluşmasını sağlamak ve bebeğin en iyi şekilde gelişimini desteklemek için alınan önlemlerin etkileyiciliği düşündürücü. Bu süreçte annelerin desteklenmesi ve bilinçli bir şekilde bu kritik döneme yaklaşılması, hem annenin hem de bebeğin uzun vadeli sağlığı için önemli bir adımdır.
Ekim 2023’te İzmir’de gerçekleşen Çocuk Koruma Kongresi’nde Prof. Dr. Feyza Çorapçı’dan Bebek95 projesini dinledim. Projenin hedefi, işleyişi ve sonuçları gerçekten de çok heyecan ve umut verici geldi.
Kendi annelik deneyimimle 0-3 yaş aralığının önemini yaşamış bir kadın olarak, Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (BÜPAM) çatısı altında yer alan Bebek95 ekibinden Prof. Dr. Feyza Çorapçı, Prof. Dr. Serra Müderrisoğlu, Doç. Dr. Hande Sart, Dr. Nihal Yeniad ve Uzm. Psk. Hande Benveniste ve Kadriye Tümer ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, hayata geçen ve dokunduğu ailelerde değişime yol açan bu projenin detaylarını paylaştık. Hem 0-3 yaş döneminin önemine vurgu yapmak hem de projenin detaylarını anlatmak amacıyla bu röportajı gerçekleştirdik.
Bebek95 nasıl ortaya çıktı? Çıkış noktanızdaki hedefleriniz nelerdi?
Bebek95 arşivinden.
Bebek95 aslında hikâyenin biraz sonu gibi. Bebek95’e nasıl geldiğimizi biraz erken çocukluk yani 0-3 yaş konusuna neden ilgi duyduğumuzla anlatmak gerekir.
Hayatın ilk 3 yılı beyin gelişimine bağlı olarak çocukların en çabuk büyüdükleri, hareket, dil ve sosyo-duygusal becerileri en hızlı öğrendikleri dönemlerin başında gelir. Bu dönemde genetik özellikler kadar çevresel deneyimler de çocuğun gelişimine katkıda bulunur. Yapılan araştırmalar ilk yılları özel kılan bu hızlı değişimi, beynin çevresel uyaranlara daha açık olması ve deneyimler karşısında diğer dönemlere kıyasla daha çabuk gelişmesi ile açıklıyor. Bu anlamda erken çocukluk bir fırsatlar dönemi. Ancak, çocukların potansiyelini en üst düzeyde ortaya koyabilmesi için zengin bir dil çevresine, duyarlı etkileşimlere, oyun, hareket ve keşif fırsatlarına sahip olması gerekiyor.
Erken çocukluk fırsatlar dönemi olabileceği gibi kırılganlıklar dönemi de olabilir. Çünkü beyin çevresel şartlardan en çok etkilendiği bir dönemdedir ve çevresel şartlar olumsuz ise, bu kırılganlık riskini arttırır.
Siz bu olumsuz çevresel şartlar arasında hangilerine odaklandınız?
Yapılan çalışmalar, aslında yoksulluğun kendisinin değil, yoksullukla el ele giden stres, depresyon, ev ortamında gelişimi destekleyen uyaranların olmaması gibi risk faktörlerinin çocuk gelişimini olumsuz etkilediğini göstermekte. Ancak yoksulluğun yarattığı olumsuz ve stres yüklü koşullarda büyümek, orta ve düşük gelirli ülkelerde yaşayan 5 yaşından küçük yaklaşık 250 milyon çocuğun gelişim potansiyelini ortaya koymasına engel olmaktadır. Yoksul çocukların hayatında barınma ve beslenme yetersizliğinin yanı sıra, ev ortamındaki uyaranların (örneğin oyun materyalleri, kitaplar) eksikliği ve yaşanılan yerin güvensizliği gibi risk etmenleri mevcuttur. Ayrıca, yapılan araştırmalar yoksullukla gelen olumsuz yaşantılar sonucunda ebeveynlerin psikolojik kaynaklarının tükendiğine ve bu durumun onların ruh sağlığını etkilediğine, özellikle de çocuk yetiştirme tutumları üzerinde olumsuz rol oynadığına işaret etmektedir. Tüm bu risk etmenlerinin etkileşimi sonucunda, düşük eğitim ve gelire sahip ailelerin çocukları zihinsel ve sosyo-duygusal beceriler açısından okula hazır başlayamamaktadır. Daha da önemlisi, sosyoekonomik düzeye bağlı bu gelişimsel farklar daha ilk yıllarda ortaya çıkmakta ve zaman içerisinde artmaktadır. Tüm bunlar, çocuk gelişimini ilk 3 yılda desteklemenin ne kadar gerekli olduğuna işaret etmektedir.
Şöyle düşünebiliriz: Bir ev yaptırırken önce bir mimari çizim yapılır, sonra ekip kurulur, temel atılır ve temelden yukarı doğru inşa edilir. Bu mimari çizim iyi bir ekip, iyi malzemelerle çok sağlam yapılabilecekken gereken özen, bilgi ve ilgi gösterilmeden, iyi malzemeler kullanılmadan zayıf bir yapı da olabilir. Harvard Üniversitesi’nden Jack Schonkoff beynimizin gelişimini bu sürece benzetiyor. Doğduğumuzda sahip olduğumuz genetik kodlar bizim mimari çizimimiz. Ekip ise bize bakım verenler. İlk 3 yıl ise binanın temeli. Bu 3 yılda verilen her türlü destek bu yüzden çok önemli.
Bebek95’in kuruluş amacı da bu; sosyo-ekonomik açıdan zor durumda olan ailelere ebeveynlik konusunda destek vermek.
"Tüm çocuklar iyi bir başlangıcı hak eder" diyerek çıktık yola. Çünkü eğer hikâyenin başını değiştirebilirsek, yani bebeklere hayatlarında iyi bir başlangıç sağlayabilirsek, hikâyenin sonu da en iyi olacak şekilde bir akış sağlama ihtimalimiz yüksektir.
Ne kadar yalın ve gerçek. Ama birçok çocuk hakettiğini yaşayamıyor. Peki, 95 nereden geliyor?
Yoksulluk sadece beyin gelişimini değil fiziksel gelişimi de olumsuz etkileyen bir unsur. Dolayısıyla bu ailelerde doğan ve büyüyen çocuklar fiziksel olarak da zihinsel olarak da potansiyellerini gerçekleştirememekte, potansiyellerinin üst sınırına ulaşamamaktadırlar.
95, Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 3 yaşında sağlıklı bir çocuğun ortalama boy ölçüsü olan 95 cm’den geliyor. Aslında sembolik olarak 3 yaşına kadar çocukların potansiyellerine ulaşmaları için verilecek destekleri gösteriyor.
Ayrıca bir kente üç yaşındaki bir çocuğun boyundan yani 95 cm’den bakıp sorunları çözersek aslında herkes için çözmüş de oluyoruz. Bu farkındalık için de 95 sembolik bir sayı.
Biraz kendinizi anlatır mısınız? Bebek95'e emek veren ekibi kimler oluşturuyor?
Bebek95 Erken Çocukluk Birimi, 2017-2020 yılları arasında Bernard van Leer Vakfı’nın Türkiye’de desteklediği Kent95 programı çerçevesinde 0-3 yaş dönemine yönelik aile-temelli gelişim destek programlarının eksikliğini gidermeye yönelik olarak kuruldu. 2017’deBernard Van Leer Vakfı ve Boğaziçi Üniversitesi iş birliğinde yapılan pilot proje ile başladı süreç.
Bu süreçte pek çok kurumla birlikte çalıştık. Veri konusunda TESEV ve Kadir Has üniversitesi, kamusal alanların 0-3 yaşa uygun düzenlenmesi konusunda Superpool Mimarlık bunlardan bazıları.
Ama tabii ki asıl paydaşımız programı sahada uygulayan ve personelleri ile ailelere ulaşan yerel yönetimler. Bu pilot uygulamadan sonra bu programı yaygınlaştırma sürecinde de İstanbul Büyükşehir, Karşıyaka, Şişli ve İzmir Büyükşehir belediyeleriyle çalışmaya başladık.
Projenin kapsamında farklı ayakları var. Benim kongrede dinlediğim ev ziyaretleriydi...
Bebek95 arşivinden.
Evet. Ev Ziyareti Temelli Aile Rehberliği programı, ülke şartlarına uyarlanarak 4 ilçe (Beyoğlu, Maltepe, Sarıyer ve Sultanbeyli) belediyesinde pilot uygulama ile etki araştırması yapıldı. Yaklaşık 400 müdahale, 400 kontrol ailesiyle başladık. Doğumdan önce ayda bir doğumdan sonra 15 günde 1 yapılan 35-40 dakikalık ev ziyaretleri ile annelerin ebeveynlik kapasitesini güçlendirmeyi ve 0-3 yaş çocuk gelişimini desteklemeyi amaçladık.
Bu kadar ayaklı olunca yolda çok verimli öğrenimler, kazanımlar olmuştur, eminim...
Öyle gerçekten de bu programın en güzel tarafı sahadan beslenerek gelişebilmesi. Ev Ziyareti Temelli Aile Rehberliği Programı ile başladık, sahadaki ihtiyaçlar doğrultusunda 8 önemli konuda seminerler geliştirdik. Çocuğun bir yaşından sonraki gelişimi için Merkez Temelli Aile Rehberliği programı; tüm bakımverenlere ulaşabilmek için dönemsel, ebeveynlik becerilerini geliştiren Temel Mesajlar Atölyeleri yürütüyoruz. Ayrıca, sahada 0-3 yaşta kitap okuma algısını değiştirmek için Paylaşımlı Kitap Okuma Programı geliştirdik. Sahada ihtiyaçları gözlemledikçe kendimizi ona göre geliştirmeyi öğrendik.
Programın kaç ayağı var dediniz, bu farklı bir arada yürüyen projelerin işleyişi nasıl?
İlki, ilk çıkış noktamız Ev Ziyareti Temelli Aile Rehberliği Programı. Bu programda ev ziyaretçilerimiz gebeliğin 7. Ayından itibaren bebek 12 ayını bitirene kadar doğumdan önce ayda bir, doğumdan sonra 15 günde bir yaklaşık 35-40 dakika süren ev ziyaretleri yapıyorlar. Bu ziyaretlerde beslenme, anne ruh sağlığı, bebeğin sosyo-duygusal kapasitesini geliştirme ve bebeğin öğrenme kapasitesini geliştirme ile ilgili bilgilendirmeler ve etkinlikler yapılıyor. Doğumdan önceki ziyaretlerde gebelik ve doğuma hazırlık, beslenme konuları, doğumdan sonra ilk 6 ay beslenme, anne sütü, alt değiştirme, gaz çıkarma, güvenli bağlanma, anne ruh sağlığı gibi konularda annelere bilgiler veriliyor ve etkinlikler yapılıyor. 6. Aydan sonra anneye çocuğuyla, onun gelişimini ve aralarındaki bağı destekleyecek şekilde nasıl oynayacağı gösteriliyor ve kendisinin de oynaması destekleniyor.
Lohusalık ve anneliğin ilk yılı çok zor ve yalnız bir yıl. Böyle bir dönemde annelerin yanında olmanız eminim süreçle başa çıkışlarını da çok etkiliyordur.
Bebek95 arşivinden.
Kesinlikle dediğiniz gibi, öyle güzel hikayeler, paylaşımlar oluyor ki anneler tarafında. Belediye çalışanları ile WhatsApp’leşebiliyorlar ve yakın bir ilişki de kurulabiliyor, tabi bunun sınırına çok dikkat etmek gerekiyor. Etki araştırmasını yaptığımız pilot çalışmanın değerlendirilmesinde ev ziyaretleri ile desteklenen annelerin kontrol grubundaki annelere kıyasla çocukları ile daha sık oyun oynadıklarını, çocuklarının ilgilerini takip ettiklerini, şarkı söylediklerini ve kitap okuduklarını gördük. Kontrol grubundaki bebekler ile karşılaştırıldığında, müdahale grubundaki bebeklerin gelişim düzeylerinin programın ilk senesinin sonunda daha ileri düzeyde olduğu da görüldü.
Anneler ile odak grup görüşmeleri gerçekleştirdik. Bu görüşmelerde gördük ki bir kere ev ziyaretçisi ile anneler arasında her ziyaretle birlikte daha yakın bir ilişkinin kurulması annelerin kendilerini daha değerli hissetmesine, özgüvenlerinin yükselmesine ve ev ziyaretçilerinin verdiği bilgileri daha fazla uygulamalarını sağlıyor. Anneler, ev ziyaretlerinde öğrendikleri bilgiler ışığında en erken dönemden itibaren bebekle konuşmak, göz kontağı ve fiziksel temas kurmak, bebeği takdir etmek gibi konularda daha farklı davranmaya başladıklarını; doğumdan sonraki ilk aylarda çocuk bakımında yaşanan zorlayıcı durumlarda olumsuz duygular hissetmenin normal olduğunu öğrenmenin, hatta pek çok annenin bu dönemi benzer şekilde deneyimlediğini öğrenmenin rahatlatıcı bir yönü olduğunu paylaştılar. Bunlar annenin daha az çaresiz hissetmesine ve sürece odaklanarak çocuğuyla daha etkin zaman geçirmesini sağlıyor.
Anneler, düzenli olarak gerçekleştirilen ev ziyaretlerinin çocuk gelişimine olan katkısını olumlu buluyor, bebeklerinin anlama, öğrenme, ses çıkarma ve hareket etme becerilerinin günden güne hızla geliştiğini gözlemlediklerini söylüyorlar. Dil gelişimine yönelik bilgilendirmeleri, basit-ucuz malzemelerle bebeklerin gelişimine uygun oyuncaklar yapabileceklerini ve anne olarak kendilerine zaman ayırmaları gerektiğini, bunun sorumsuzluk olmadığını, hatta çevreden destek almanın normal ve gerekli olduğunu öğrenmenin programın en faydalı yönleri olarak da belirtiyorlar.
Peki bir yıl sonunda ne oluyor? Ev ziyaretleri devam ediyor mu?
Aslında anneler bebekler büyümeye ve hareketlenmeye başladığında artık biraz dışarı çıkma ve sosyalleşmek istiyorlar. Bu nedenle 12. aydan itibaren programımızın ikinci ayağı olan Merkez Temelli Aile Rehberliği Programına geçiyorlar. Bu aşamada yerel yönetimlerin hazırladığı merkezlerde aynı ayda doğmuş 4-5 çocuğun ve annelerinin bir araya geldiği gruplar oluşturuluyor. Gruplarda o aylarda yaşanması olası bazı gelişimsel durumlarla ilgili sohbetler ediliyor ve çoğunluğu ileri dönüşümle yapılmış oyuncaklarla etkinlikler uygulanıyor. Bu programda hem anneler arasında bir akran dayanışması oluşuyor, ortak yaşantılar paylaşılıyor hem de çocuklar yaşıtlarıyla bir araya geliyor.
Ev ziyaretleri zaman ve ekip ile sınırlı olabiliyor. Daha geniş kitlelere ulaşabilmek için çalışmalarınız oluyor mu?
Programımızın bir de daha geniş katılımlı ayakları var; halka açık seminerler. Öncelikli ulaşılmak istenen kitle 0-3 yaş çocuğu olan aileler olmakla birlikte bilgi edinmek isteyen herkes katılabiliyor. Genellikle 20-25 katılımcı ile interaktif olarak yapılıyor. Seminer başlıklarımız da şöyle: Beslenme, bağlanma, ekran zamanı, ev kazaları, olumlu disiplin, oyun, tuvalet alışkanlığı ve uyku.
Ve son olarak Temel Mesajlar Atölyelerimiz var: “Sevginizi gösterin, Birlikte okuyun, Kendinize iyi bakın, Onunla Konuşun, Sayın, sıralayın, eşleştirin, Birlikte oyun oynayın”
Bu atölyelerin ebeveynlerin çocuklarıyla birlikte veya yalnızca katılabileceği tarzları var.
Yine bunlar herkese açık olarak yapılıyor. 10 ebeveyn-10 çocuk katılabiliyor. Bu başlıklarla ilgili hem kısa bilgilendirmeler hem de uygulamalar yapılıyor.
Bizim programlarımızın en temel amacı bilgi vermenin yanı sıra davranış değişikliği oluşturmak. Davranış değişikliğinin de en kolay kolu değiştirilmesi istenen davranışa örnek olmak ve nasıl yapılacağını uygulamalı olarak göstermek. O nedenle de tüm programlarımızda her etkinliği önce biz yaparak sonra da ebeveynden çocuğu ile yapmasını isteyerek ve onları takdir ederek uyguluyoruz.,
Bunların hepsini yerel yönetimlerde bu iş için kurulan ekiplere eğitim vererek başlıyoruz. Çok yoğun ve beceri geliştirmeye yönelik bir eğitim sürecinden sonra saha hazırlığı başlıyor. Eğitimden sonra ailelerin bulunması, ziyaretlerin başlaması ve sonrası ekibe düzenli olarak saha desteği veriyoruz. Karşılıklı bilgi alışverişiyle her sahaya uygun çözümleri oluşturmaya çalışıyoruz.
Projenin geleceği, hedefleriniz neler?
Biz hepimiz 0-3 yaş çocuklarının derdine düşmüş kişileriz… Derdimiz çocuklar arasındaki eşitsizliği en aza indirerek onlara iyi bir başlangıç sağlamanın önemini tüm Türkiye’ye yayabilmek. Bunun aslında bir sosyal politika olması gerektiğini düşünüyoruz. Ama o zamana kadar Türkiye genelinde kamu ve özel sektörle olabildiğince çok 0-3 yaş çocuğu olan ailelere ulaşabilmek…
*******
Umarım sizlere kısaca Bebek95’i tanıtabilmişimdir. Sevgili Bebek95 Ekibi, iyi ki o deliğe düştünüz! Binlerce güzel hikâye yazacak, iyi başlangıçları hak eden çocuklar için bizler size nasıl destek olabiliriz? Belki ilk iş 95cm’den dünyaya bakmak olabilir… Bebek95 ve tüm ekibin yolu açık olsun, dedikleri gibi her çocuk (ve annesi) iyi bir başlangıcı hak eder.