ARAMA
Makaleler
23.05.2025

KADINLAR, KENTLER
VE KATILIM

Gülşen Doğan bu yazıda, kadınların yerel yönetişimdeki düşük temsiliyeti ve medyada maruz kaldıkları cinsiyetçi temsiller üzerinden,...

Gülşen Doğan

Kaynak: iStock

Makale

23.05.2025
8 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

Gülşen Doğan

Gülşen Doğan, Koç Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında doktora çalışmalarını sürdürmekte olup, aynı üniversitede Göç Araştırmaları Merkezi’nde (MiReKoç) Horizon Europe Twinning programı...
Devamını Oku...

Etiketler

PAYLAŞ

Gülşen Doğan bu yazıda, kadınların yerel yönetişimdeki düşük temsiliyeti ve medyada maruz kaldıkları cinsiyetçi temsiller üzerinden, katılımcı ve eşitlikçi kent politikalarının nasıl mümkün olabileceğini sorguluyor. Türkiye’den ve dünyadan örneklerle, kadınların karar alma süreçlerine katılımının önündeki yapısal ve kültürel engeller inceliyor.

Kadınların yerel yönetişimdeki görünürlüğü, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından kritik bir öneme sahip. Ancak kent düzeyinde yürütülen politikaların şekillenmesinde kadınların karar alma süreçlerine katılımı hâlâ sınırlı.  Medyada da kadın siyasetçilerin yerel yönetimlerdeki rolü arka plana itilmekte. 

 

Bu yazı, kadınların kent yaşamına olan katkılarını kamusal alanda nasıl daha görünür kılabileceğimizi tartışmayı hedeflemekte. Türkiye ve dünyanın farklı ülkelerindeki örneklerle, kadınların yerel yönetişimdeki konumunu güçlendiren veya görünmez kılan yapısal engeller tartışılacak; aynı zamanda kadınların medya temsilinin bu süreçteki rolü sorgulanacak. Amaç; hem akademik hem de toplumsal düzlemde, yerel düzeyde kadınların katılımını artırmaya yönelik politikaları görünür kılmak ve öneriler geliştirmek.

Yerel Yönetişimde Kadınların Geri Planda Bırakılması ve Yapısal Engeller

Kadınların yerel yönetişimde yeterince temsil edilmemesi, sadece Türkiye’ye özgü bir sorun değil; bu, küresel ölçekte yapısal eşitsizliklerin sürdüğü bir alan. Avrupa Belediyeler ve Bölgeler Konseyi’nin (CEMR) 2023 yılı verilerine göre, Avrupa genelinde yerel yönetimlerde kadın temsil oranı %40 civarında. Bu oran, AB’nin toplumsal cinsiyet eşitliği hedeflerine rağmen yerel düzeyde temsilin hâlâ erkek egemen bir yapıya sahip olduğunu ortaya koyuyor. Bazı ülkelerde bu oran %40’ın altına düşmektedir. Bu durum, Avrupa’nın kendi içinde bile homojen bir tablo sunmadığını göstermekte.

Türkiye’de ise tablo daha da çarpıcı. Kadınların yerel yönetime katılımı yıllara oranla artış gösterirken, hâlâ düşük bir seviyede1999-2024 arasında Belediye Başkanlığı, Muhtarlık ve İhtiyar Heyetleri gibi yürütme pozisyonlarında kadın temsili %3’ün altındadır. Belediye Meclisi üyeliği gibi seçimle gelen yasama organlarında ise kadın temsilinde 2019 itibarıyla %11’e ulaşan göreli bir artış gözlemlenmiştir. 2019 yerel seçimlerinde 1389 belediye başkanlığının yalnızca 37’si kadınlar tarafından kazanılmıştır. 2024 seçimleri sonrası bu sayı nispeten artmış olsa da, Türkiye’de büyükşehir belediye başkanlıkları düzeyinde sadece 11 koltuk kadınlar tarafından kazanılmıştır. Kadınların en yüksek temsil oranına ulaştığı alan ise belediye meclisi üyelikleri. Kadınların “karar verici” değil, “temsil edici” rollerde yer alması eğilimi sürmekte.

Bu temsil eksikliği, yalnızca niceliksel bir eşitsizlik değil, aynı zamanda karar alma süreçlerinin içeriğini de doğrudan etkileyen bir sorun. Yerel yönetim, kent planlaması, bütçe dağılımı, sosyal hizmetlerin kapsamı ve ulaşım altyapısı gibi pek çok konuda karar veren birimdir. Kadınların bu birimlerde yer almaması, gündelik hayatlarında karşılaştıkları somut ihtiyaçların —örneğin gece saatlerinde güvenli ulaşım, çocuk bakım hizmetlerine erişim, park ve sosyal alanların düzenlenmesi gibi— politika gündemlerinde yeterince temsil edilmemesiyle sonuçlanmakta.
Araştırmalar, kadınların karar alma mekanizmalarına katılmasının, sosyal politikaların daha kapsayıcı ve adil biçimde şekillenmesini sağladığını göstermekte. Örneğin, Hindistan’da yürütülen bir saha araştırması, kadın muhtarların bulunduğu köylerde temiz suya erişim ve okul altyapısı gibi konularda daha fazla ilerleme kaydedildiğini ortaya koymuştur. Benzer şekilde, Brezilya’da kadın belediye başkanlarının görev yaptığı şehirlerde sosyal harcamaların daha fazla olduğu ve çocuk bakım hizmetlerinin daha yaygın sunulduğu gözlemlenmiş.

Türkiye’de ise kadınların yerel siyasette aktif olmasının önünde kültürel, yapısal ve siyasi engeller yer almakta. Parti içi adaylık süreçlerinin şeffaf olmaması, cinsiyet kotalarının çoğunlukla sembolik düzeyde kalması ve medyada kadın adayların yeterince görünür olmaması, bu tablonun sürmesinde etkili olan başlıca faktörler.

Sonuç olarak, kadınların yerel yönetişimdeki düşük temsiliyeti, onların kent deneyimlerinin karar süreçlerinde yeterince yansıtılamamasına neden olmakta; bu da yerel demokrasinin katılımcı niteliğini zayıflatmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifiyle şekillenen yerel yönetimler, sadece kadınlar için değil, toplumun tüm kesimleri için daha kapsayıcı, adil ve yaşanabilir kentler yaratılmasının ön koşuludur.
Bu bağlamda, kadınların yerel yönetime aktif katılımının önünde üç temel yapısal engel sayılabilir. Öncelikle, partilerin aday belirleme süreçlerinde kadınlar sistematik olarak dezavantajlı konumda kaldığını görmekteyiz. Kadın kotası gibi araçlar yetersiz uygulandığında yalnızca görünürlük sağlamakta, ancak “dönüşüm” yaratmamaktadır. İkinci olarak, yerel siyasetin yoğun zaman gerektiren yapısı, ev içi bakım yükünün çoğunlukla kadınların omzunda olması nedeniyle, kadınları dezavantajlı hale getirmekte. Son olarak ise, kadınların liderlik ve temsil konusundaki yeterliliği hâlâ sorgulanmakta; siyasette “uygun” kadın temsili, geleneksel rollerle sınırlandırılmaktadır.

Dolayısıyla, kadınların yerel yönetişimdeki katılımını sınırlayan yapısal engeller arasında toplumsal cinsiyet normları, siyasi partilerin erkek egemen yapısı ve ekonomik kısıtlamalar bulunmakta. Bu engeller, medyada kadınların temsiline de yansımaktadır. Örneğin, İsrail'de yapılan bir araştırma, yerel siyasette kadınların sıklıkla eğitim veya sosyal refah gibi geleneksel rollere ayrıldığını, daha geniş siyasi meselelere katkılarının göz ardı edildiğini ortaya koymuştur.​

Medya’da Görünürlük

Kadınların yerel yönetimdeki konumunu şekillendiren en güçlü etkenlerden biri de medya. Medya yalnızca bilgi iletmez, aynı zamanda kimin lider, kimin temsilci olabileceğine dair normları da inşa eder.

Medya, siyasetçilerin imajını şekillendiren en önemli araçlardan biri olmasına rağmen, kadın siyasetçilerin medya temsili derin bir cinsiyetçilikle kuşatılmış durumda. Aslında medya kampanyaları, kadınların yerel yönetişimdeki katılımını artırmak için etkili bir araç olabilir. Pek çok araştırma, medya kampanyalarının kadın siyasetçileri genellikle kişisel özellikleri, dış görünüşleri ya da ailevi rolleriyle öne çıkardığını gösteriyor. Dolayısıyla, kadınların haberlere yansıma biçimi medyadaki görünürlüğü şekillendiriyor. Meksika’da yapılan çalışmalar, kadınların görünürlüğünün yüksek olmasına rağmen, bu görünürlüğün "anne", "eş" gibi kalıplaşmış temsiller üzerinden inşa edildiğini ortaya koymakta. Buna göre, Meksika'da belediye seçimleri üzerine yapılan araştırma, kadın adayların medyada eşit görünürlük elde edebilmelerine rağmen, genellikle yetkin liderler yerine bakıcı veya eş olarak rollerinin vurgulandığını ortaya koymuştur. Bu durum, kadınların ekonomi politikası veya ulusal güvenlik gibi “erkek” meselelerini ele alma konusunda daha az yetenekli oldukları fikrini pekiştirmekte.​

Benzer şekilde, Sri Lanka'da televizyon, özellikle eğitim ve sağlık gibi alanlarda kadın hakları ve güçlendirme konusunda farkındalık yaratmak için kullanılmıştır.​ İsrail’de yapılan bir araştırma, kadınların genellikle sosyal hizmet, eğitim gibi geleneksel alanlarla ilişkilendirildiğini, daha genel ve “erkek işi” sayılan politika konularında dışlandığını göstermekte. Endonezya’da medya nispeten tarafsız görünse de, kadın adayların kapsamı erkeklere göre daha düşük.

Kadınların yerel yönetimde güçlenmesi için medya temsili ve okuryazarlığı da kritik önemde. Örneğin, Endonezya’da yürütülen GEDSI (Gender Equality, Disability and Social Inclusion) temelli liderlik programları, kadınlara karar alma süreçlerinde aktif rol oynama becerileri kazandırmakta
Günümüzde, dijital medya kadınlara geleneksel medyada bulamadıkları görünürlüğü sağlama konusunda alternatif sunmakta. Zimbabve’de genç kadınlar, sosyal medya aracılığıyla ataerkil normlara karşı çıkmakta ve siyasal ajandalarını görünür kılmakta. Pakistan’da medya okuryazarlığı üzerine yapılan araştırmalar, kadınların kendi gündemlerini kamuya taşıyabilmeleri için bu becerinin ne kadar hayati olduğunuvurguluyor. Ancak dijital medya, kadınların siyasi süreçlere katılma çabalarını baltalayabilecek çevrimiçi taciz ve yanlış bilgilendirme gibi zorlukları da beraberinde getiriyor.​

Yine de kadınlar, medyanın kamusal algıları nasıl şekillendirdiğini anlayarak, toplumsal cinsiyete dayalı anlatılara meydan okumak ve siyasi gündemlerini tanıtmak için medya platformlarını stratejik olarak kullanabilirler.​

Sonuç

Kadınların yerel düzeyde daha görünür olması ve etkin rol üstlenmesi için hem yapısal reformlara hem de kültürel dönüşüme ihtiyaç var. Buna göre, belediye yasalarında toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten düzenlemeler yapılmalı; bütçe dağılımında cinsiyet etkisi analiz edilmeli. Kadın siyasetçilerin medya temsili üzerine çalışan bağımsız izleme platformları desteklenmeli. Yerel yönetimlerde kadınların yönetsel ve teknik kapasitesini artırmaya yönelik sürekli eğitim programları oluşturulmalı. Kadınların yerel düzeyde hangi hizmet alanlarına öncelik verdiği, doğrudan bütçe planlamasına yansıtılmalı.

Kadınların kentlerdeki rolünü yalnızca seçilme ve atanma oranlarıyla değil; görünürlük, karar süreçlerine etki ve medya temsiliyle birlikte düşünmek gerekiyor. Medya, kadınların siyasi süreçlerdeki rollerini şekillendirmede güçlü bir araç. Bu nedenle, medyada kadınların temsiline yönelik farkındalık yaratmak ve cinsiyet eşitliğini teşvik etmek için politikalar geliştirilmelidir.​

Gerçek bir “katılım” için, sadece yapısal değil; kültürel ve medyatik eşitliğin de sağlanması gerekmekte. Medya kampanyaları, haber temsilleri, medya okuryazarlığı ve dijital mecralar kadınlara görünürlük kazandırabilir. Kadınların yerel yönetişimdeki katılımını artırmak için medya temsili, eğitim programları, liderlik geliştirme ve medya okuryazarlığı gibi stratejiler önemli. Ancak bu araçların stratejik ve bilinçli şekilde kullanımı, kapsayıcı bir yönetişim düzeni için ön koşul. Türkiye’den İspanya’ya, Meksika’dan Zimbabve’ye kadar uzanan örnekler, bu mücadelenin evrenselliğini ve çok katmanlılığını göstermekte. Yerel yönetimde kadınların sesi yalnızca temsille değil, aynı zamanda medya aracılığıyla da duyulur hâle gelebilir.

Diğer Yazılar

Soru ve mesajlarınızı e-posta yoluyla bize iletebilirsiniz.

E-Posta Adresi:
info@sessizolmaz.org
Bizi Takip Edin

©2025 Tüm hakları saklıdır.