Yeni Bir Ülkede, Yeni Bir Hayat: Türkiye’deki Özel Gereksinimli Mülteci Çocuklar
Savaş, yoksulluk, özgürlüklerin sınırlandırılması gibi sebeplerden kaynaklı dünya genelinde birçok insan yaşadıkları yerleri terk edip farklı bir ülkeye göç etmektedir. Türkiye de son dönemde o göç duraklarının başında geliyor. TÜİK’in sadece 2023 yılı verilerine baktığımızda 316.456 kişinin Türkiye’ye göç ile geldiğini görüyoruz. Bu kişilerin 16.577’si 0-4 yaş, 14.607’si 5-9 yaş ve 12.901 ise 10-14 yaş aralığındadır.
Bu veriler içinde özel gereksinimi olan çocuklara ve bireylere ilişkin herhangi bir bilgiye rastlanılmamaktadır. Verilerdeki görünmezlik diğer tüm alanlara da yansımaktadır. Yapılan az sayıdaki araştırmanın dışında özel gereksinimli mülteci çocukların birçok alanda görünmezliği devam ediyor. Özel gereksinimli mülteci çocukları kimi zaman ucuz iş gücü olarak kimi zaman ise çocuk gelin olarak, kimi zaman ise evden çıkmayan ve bir şekilde ailesinin desteği ile farklı bir kültürde zorlu yaşam koşullarına uyum sağlamaya çalışırken görmekteyiz.
Suriye, Irak, İran, Pakistan, Afganistan, Özbekistan gibi farklı ülkelerden Türkiye’ye gelen mülteci bireyler birçok sorun ile karşı karşıya. Bu sorunların başında barınma, sağlık ve eğitim gibi temel konular geliyor. Bunun yanı sıra psikolojik destek ve toplumsal entegrasyonu sağlayan sistematik uygulamaların yeterli düzeyde olmaması çoğu zaman mültecilerin geldikleri ülkeye uyumu açısından zorluk yaşamalarına neden oluyor.
Tipik gelişim gösteren mülteci çocuklar ve bireyler birçok sorun yaşarken özel gereksinimli mülteci çocuklar ve aileleri bu sorunlara ek farklı sorunlarla mücadele etmek durumundalar. Özel gereksinimli mülteci çocuklar için eğitim başlıca dezavantajlı alan olarak karşımıza çıkıyor. Ülkemizde mülteci çocuklara yönelik Piktes gibi uygulamalar ve projeler yer alıyor ve özel gereksinimli mülteci çocukların bir kısmının özel eğitim okullarında eğitim alıyorlar. Bazıları ise kaynaştırma öğrencisi olarak genel eğitim sınıflarında eğitim görüyorlar. Ancak bu uygulamalara rağmen sorunlar devam ediyor, bunun en önde gelen sebebi ise yapılmaya çalışılan müdahalelerin sistematiklikten uzak ve bütüncül olmadığı gerçekliği olarak değerlendiriliyor.
Öner ve arkadaşlarının (2020) özel gereksinimli mülteci çocukların aileleri ile gerçekleştirdiği araştırmada aileler sağlık hizmetlerine, bilgiye ulaşım ve özel eğitim hizmetlerinden yararlanma gibi alanlarda ailelerin zorluk yaşadıklarını belirtmişlerdir. Gürgör-Kılıç (2021) özel eğitim öğretmen adayları ile yapılan araştırmada ise öğretmen olduklarında sınıflarında özel gereksinimli mülteci bir çocuk olduğunda ne hissedecekleri sorulduğunda adayların bir kısmında kaygılanma/yetememe duygusunun yoğun olduğu, tercüman/dil desteği konularında desteğe gereksinim duyabilecekleri belirtilmiştir. Demir ve arkadaşlarının (2023) araştırmasında da özel gereksinimli erken çocukluk dönemindeki mülteci çocuklara yönelik resmi oranların olmaması, araştırmaların sınırlı kalması nedeniyle mülteci çocukların erken müdahale süreçleri, eğitim, sağlık ve gelişimini etkileyecek alanlara ulaşması konusunda zorluk yaşayabileceği belirtilmiştir.
Keser (2024) araştırmasında ise sınıfında özel gereksinimli mülteci çocuk olan öğretmenlerle bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Bu araştırmada öğretmenlerin özel gereksinimli mülteci çocuk ve aileleri ile iletişim kurmada zorlandıkları, rehberlik ve araştırma merkezlerinde dil boyutunda gerekli uyarlamalar/düzenlemeler yapılmadığı için bazı tipik gelişim gösteren mülteci çocukların yanlışlıkla özel gereksinimli olarak tanılandığı raporlanmıştır. Özel gereksinimli mülteci çocukların akran zorbalığına maruz kaldıkları, öğretmenlerin özel gereksinimli mülteci çocuklara yönelik bireyselleştirilmiş eğitim programları hazırlamada ve sınıf içi uyarlamalarda güçlük yaşadıkları belirtilmiştir.
Tüm bu araştırmalara ve mülteci çocuklara yönelik uygulamalara bakıldığında özel gereksinimli mülteci çocukların eğitim süreçlerinde birçok dezavantajlı durum ile karşılaştıkları net olarak görülmekte. Ülkemizde özel gereksinimli çocuklara yönelik ağırlıklı olarak karşımıza çıkan acıma ve yardım kültürü, özel gereksinimli mülteciler için de karşımıza çıkan bir konu. Bu noktada hak temelli ve bilimsel bir bakış açısını benimsemek, kurumlar arası iş birliğini desteklemek , kapsayıcı eğitim boyutunda öğretmenlere lisans eğitiminden itibaren ve sonrasında destek sunmak öne çıkan çözüm önerileri arasında. Erken müdahale programlarını yaygınlaştırarak, kapsayıcı/sosyal uyumu destekleyen ve tüm bileşenlere destek sağlayan bir eğitim politikasını benimsemek ve istatistik olarak da bu süreci desteklemek özel gereksinimli mülteci çocukların en temel haklardan faydalanmasına olanak tanıyacaktır. Bu noktada görünmezi görünür kılmak için politika yapıcılara, bakanlıklara, topluma, sivil toplum örgütlerine, hepimize büyük sorumluluklar düşmektedir.