ARAMA
Makaleler
23.04.2022

İşini Vücudunun İçinde Taşımak: Ukrayna’da Taşıyıcı Annelik ve Savaş...

Taşıyıcı annelik ve güncel yardımcı üreme teknolojileri, Ukrayna'da devam eden savaş bağlamında tekrar gündemde. Ülkenin doğu ve...

Maral Erol

Taşıyıcı anne ve çocuk; Raja Segar'ın yağlıboya tablosu, 2012. (Kaynak: Wikimedia Commons.)

Makale

23.04.2022
10 DAKİKA OKUMA SÜRESİ

Maral Erol

Maral Erol, Işık Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü’nde profesör olarak görev yapmakta ve 2019 yılından beri aynı bölümün bölüm başkanlığını yürütmektedir. Boğaziçi Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve...
Devamını Oku...

Etiketler

PAYLAŞ

Taşıyıcı annelik ve güncel yardımcı üreme teknolojileri, Ukrayna'da devam eden savaş bağlamında tekrar gündemde. Ülkenin doğu ve güneyinde 2014'ten beri silahlı çatışma ortamında devam eden taşıyıcı annelik endüstrisi düzenli aralıklarla uluslararası basında yer buluyor. Siyaset bilimcisi ve bilim-teknoloji-toplum çalışmaları uzmanı Maral Erol, konu hakkında bir inceleme yazısı kaleme aldı. Erol'a göre -Ukrayna dahil- dünyanın farklı bölgelerine yayılmış taşıyıcı annelik endüstrilerinden yola çıkarak şu soruları sorabiliriz: ''Taşıyıcı annelik hangi koşullarda, nasıl denetimlerle, kimler tarafından yapılırsa sömürü ortadan kalkar? İşini bedeninde taşıyan insanların, kadınların hakları nasıl korunur? Ukrayna örneği bu soruları tekrar tekrar düşünmemize vesile oluyor. Ancak, bu soruları -her zaman savaşla görünür olmasalar da- hem güncel üreme teknolojileri hem de genel olarak yeni gelişen teknolojilerin tamamı için sormak ve düşünmek gerek.''

Savaş ve kriz anları, olağan şartlarda üzerine düşünülmeyen ya da fark edilmeyen karmaşık süreçleri normalden daha görünür kılıyor. Haftalardır savaşın trajedisini ve yıkımını yaşayan, bu yüzden dünyanın (medya araçları yoluyla) gözlerini üzerine çevirdiği Ukrayna için de bu durum geçerli. Ukrayna’daki savaş vasıtasıyla, ülkede yaşayan taşıyıcı annelerin hikâyeleri ve üremeye yardımcı teknolojiler, ebeveynlik, akrabalık, annelik ve beden ile ilgili birçok tartışma kamusal alanda dolaşıma girdi.

Savaş koşullarında hayatta kalmak, yakınları ve sevdikleri için endişelenmek, savaşın yıkımına şahitlik etmek başlı başına korkunç bir durumken, Ukrayna’daki taşıyıcı anneler bir yandan da başka insanlar için taşıdıkları bir bebeği korumaya ve olabildiği kadar güvenli koşullarda dünyaya getirmeye çalışıyorlar. Bu bebeklerin çoğunlukla Ukrayna dışındaki ülkelerde yaşayan biyolojik ebeveynleri ise, uzaktan ve ellerinden pek fazla bir şey gelmeyerek hem taşıyıcı anne hem de bebek için endişeleniyor ve bebeklerine ulaşmaya çalışıyorlar. Zaman zaman, sadece taşıdıkları bebeği değil aynı zamanda ailelerini, ülkelerini ve kendi güvenliklerini de düşünmek zorunda olan taşıyıcı annelerle bebeği bekleyen ebeveynin istekleri birbirinden farklı olabiliyor.

Taşıyıcı annelik nedir? Yardımcı üreme teknolojilerinin güncel halleri

IVF Laboratuvarı; 2018 Rusya Bilim Fotoğrafçılığı Yarışması'ndan Galina Fomina'nın fotoğrafı. (Kaynak: Wikimedia Commons.)
IVF Laboratuvarı; 2018 Rusya Bilim Fotoğrafçılığı Yarışması'ndan Galina Fomina'nın fotoğrafı. (Kaynak: Wikimedia Commons.)
Önce bazı temel tanımlarla başlayalım. Taşıyıcı annelik, üremeye yardımcı teknolojilerin yaygınlaşmasıyla beraber hayatımıza girmiş bir kavram. Aslında daha önceden aşina olduğumuz tüp bebek teknolojisiyle de yakından alakalı. Halk arasında tüp bebek diye adlandırılan teknoloji, basitçe yumurta ve spermin insan vücudu dışında, laboratuvar ortamında döllenerek oluşan embriyonun gebelik oluşması için tekrar rahme yerleştirilmesi ile gerçekleşiyor. Söz konusu teknolojik düzenek bir yandan çok basit bir tıbbi prosedür gibi görünüyor, öte yandan ise işin içine annelik-babalık, çocuk sahibi olma, soyun devamı, toplumsal cinsiyet ilişkileri gibi alanlar dahilinde bulunan kültürel, yasal, dini, ahlaki birçok önkabulü sarsar nitelikte. Bu karmaşık konulara bu yazı içerisinde girmeden meselenin taşıyıcı annelik ile ilgili kısmına odaklanırsak: söz konusu embriyo, eğer onunla genetik olarak bağlantılı olmayan (yani yumurta kendi bedeninden gelmeyen) bir kadının rahminde yerleştirilip gelişirse buna taşıyıcı annelik adı veriliyor. Bazı durumlarda gönüllülük esasına dayalı olarak, diğer durumlarda ise para karşılığı yapılan bir iş bu. Bunlardan ikincisi, uzun süredir çocuk sahibi olmak isteyen gelişmiş ülke vatandaşlarının, gelişmekte olan ülkelerde bu hizmeti daha ucuza satın alabildikleri uluslararası bir sektöre dönüşmüş durumda.
 
Geçtiğimiz şubat ayında başlayan Rusya işgaline kadar Ukrayna, para karşılığı taşıyıcı anneliğin yasal ve görece ucuz olduğu başlıca ülkelerden biri olarak geçiyordu. Hindistan, Tayland ve Nepal gibi daha önce bu uluslararası sektörün başını çeken ülkeler taşıyıcı annelik uygulamalarını 2015 yılında yasaklandıktan sonra, Ukrayna bu iş için tercih edilen, gözde ülkeler arasında girdi.1 Resmi olmayan istatistiklere göre, (yine geçtiğimiz şubat ayına kadar) ülkedeki taşıyıcı anneler her yıl 2500-3000 bebek dünyaya getiriyordu. Bu bebeklerin biyolojik ebeveynleri ise büyük oranda ABD, Kanada, Avustralya, İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde yaşayan insanlardan oluşuyor. Son dönemde, kendi sınırları içinde taşıyıcı anneliğin yasak olduğu Çin de Ukrayna taşıyıcı annelik piyasasına ucundan kıyısından eklemlenmiş ülkeler arasına katılmış durumda.Ukrayna’nın popülerleşmesinin başlıca sebepleri arasında konuyla ilgili tıbbi, bürokratik ve lojistik prosedürlerin gelişmiş ülkelere göre görece düşük maliyeti ve ülkedeki yasal çerçevenin taşıyıcı anneliği teşvik edici, kolaylaştırıcı maddeler içermesi geliyor: Birçok ülkede doğum belgesine anne olarak çocuğu doğuran kadının adının yazılması zorunlu kılınsa da Ukrayna yasaları bu konuda daha esnek. Ancak taşıyıcı annelik hizmetinden yararlanmanın bazı ek koşulları söz konusu: Biyolojik ebeveynin evli ve heteroseksüel bir çift olması ve tıbbi nedenlerle taşıyıcı anneliğe ihtiyaç duyduklarını kanıtlamaları gerekiyor. Yine de, taşıyıcı annelik uygulamalarını yarattıkları eşitsizlik ve sömürü şartları nedeniyle özellikle eleştiren The Guardian ve France 24 gibi kaynaklara göre bu koşullar göz ardı edilebiliyor.
 
Bazı kaynaklara göre, özellikle Ukrayna’nın küçük kasabalarında yaşayan ve/veya kırsal kesimden şehre bu iş için göç eden yoksul kadınlar gebelik dönemlerinin son aylarını Kiev gibi büyük şehirlerde bulunan, taşıyıcı anne ile ebeveynler arasında aracılık yapan ticari kurumların işlettiği evlerde çok kötü koşullarda geçiriyor ya da kendilerine söz verilen parayı alamayabiliyorlar.3 Bu nedenle, şartların hem taşıyıcı annelerin hem de çocukların haklarına aykırı olduğu iddiasıyla Ukrayna’da da taşıyıcı anneliğin yasaklanmasını talep eden, Ukrayna çocuk ombudsmanı Myeko Kuleba gibi kişiler bulunuyor. Sosyal medya üzerinden örgütlenen taşıyıcı anne topluluğu sözcülerinden biri olan Svitlana Sokolova’ya göre, özellikle COVID-19 dönemindeki kapanmalar sırasında hak ihlalleri daha da arttı. Ayrıca, imzaladıkları kontratlar nedeniyle hamile kalana kadar bir yıl boyunca rahimlerine embriyo yerleştirilmesine zorlanan kadınlar söz konusu. Sokolava, “Bu kontratla, kadınlar bir çeşit mal haline geliyor” diyor.4

İş, beden ve kişi arasındaki geçirgen sınırlar

Doğu Ukrayna'daki çatışma ortamında yerinden edilmiş annelerin katıldığı bir bebek emzirme eğitimi. (Fotoğraf: UNICEF Ukraine.)
Doğu Ukrayna'daki çatışma ortamında yerinden edilmiş annelerin katıldığı bir bebek emzirme eğitimi. (Fotoğraf: UNICEF Ukraine.)

Ukrayna’daki taşıyıcı annelik sektörü, normal hayat şartları altında bu sektörle (muhtelif kurumsal ve entelektüel çerçeveler dahilinde) özellikle teması olan toplumsal aktörlerin aşina olduğu bir alanken, önce COVID-19 küresel salgını, sonra da bölgede şiddetini artıran çatışma ve savaş koşulları sonucu çok daha geniş kitlelere hitap eden haberlere konu olmaya başladı. Bu bağlamda dolaşıma giren ilk haberler, küresel salgın nedeniyle yürürlüğe giren seyahat yasaklarının taşıyıcı annelerden olan bebekler ve bu bebekleri sabırla ve heyecanla bekleyen yabancı (biyolojik) ebeveynleri mercek altına alıyordu. Tabii söz konusu haberler biraz da Ukrayna menşeili bir taşıyıcı annelik aracı firması olan Biotex’in konuyla ilgili kamuoyu yaratma stratejisinin ürünleri olarak değerlendirilebilir. Kiev’deki bir otelde yan yana yataklarda yatan ve seyahat yasakları nedeniyle ülkeye giriş yapamadıkları için kendilerini almaya gelemeyen anne babalarını bekleyen onlarca bebeğin kameralara yansıdığı video, örneğin. Bu video dönemin Ukrayna hükümeti üzerinde beklenen etkiyi yaratmış olacak ki, birkaç hafta sonra çıkan özel izinlerle anne-babalar bebekleri almaya gelebildiler.5

Dünya Sağlık Örgütü kıstaslarına göre hâlâ devam eden küresel salgının üstüne binen savaş ve çatışma ortamı ise, taşıyıcı anneler, aracı firmalar ve yabancı ülkelerde yaşayan biyolojik/gelecekteki ebeveynler arasındaki karmaşık ilişki ağlarını öncesinde olduğundan daha da kırılgan hale getirdi. Bu kez gazete haberleri, Ukrayna’daki taşıyıcı anneleri ve onların taşıdıkları bebeklerinin güvenliği için endişelenen, onlardan haber almaya çalışan gözü yaşlı ebeveyn hikâyelerini birer trajedi mağduru gibi resmetmeye başladı.6 Yukarıdaki haberde adı geçen BioTex firması ise, Kiev’de taşıyıcı anne ve bebeklerin kullanması için hazırladığı, gaz maskeleri, konserve yiyecekler, uyku tulumları ve beşliklerle donanmış özel sığınakla gündeme geldi bu sefer de.7

Geçtiğimiz dönemde uluslararası basında dolaşıma giren bir grup haber metni ise taşıyıcı annelik “işinin” doğası gereği, iş ve beden, ya da iş ve kişi arasındaki sınırların geçirgenliğini sorgulayan sorular sormaya başladılar. Örneğin, Guardian’da yayınlanan ve konuya eleştirel yaklaşan aşağıda alıntıladığım makale:

Savaşta bazı insanlar tüm dikkatlerini ailelerine ve savaştaki mücadeleye yöneltebilirler, fakat taşıyıcılar bunu yapamaz. Güvenli bir yere gitme ricalarını cevapsız da bıraksalar, işlerini kendileriyle, bedenlerinin içerisinde taşıyorlar.
 
Ukrayna’daki bir taşıyıcı [anne] bebek için güvende mi kalmalı? Yoksa kendi ailesi için doğru olan neyse onu mu yapmalı? Güvenlik için Polonya, Moldova ya da Macaristan gibi, ebeveynlik ile ilgili yasaların gelecekteki ebeveynler için sorun yaratacağı bir üçüncü ülkeye mi sığınmalı, yoksa ebeveynler için yasaların daha elverişli olduğu Çek Cumhuriyeti gibi bir ülkeye gitmeye mi çalışmalı?8

Bu soruların bir kısmı, annenin ve rahminde gelişen bebeğin haklarının birbiriyle çatıştırıldığı kürtaj tartışması gibi etik-politik söylemlere ait gibi tınlıyor. Ancak bu durumda, sadece bebek ve taşıyıcı anne değil, o bebeğin hem kağıt üzerinde ve hem de (taşıyıcı annenin taşıdığı embriyonun yumurta ya da spermi kendinden geldiği için) genetik olarak ebeveyni olan başka insanların çıkarları da işin içine giriyor. Bu hak iddiasının yasal olarak nerede tanınıp nerede tanınmadığı, kimin hangi beden üzerinde ne kadar hak iddia edebileceğinin etik boyutu, bunun da ötesinde ülkeler ve taşıyıcı annelerle ebeveynler arasındaki yapısal eşitsizlik ilişkiler; konunun tüm bu vehçeleri söz konusu kriz ortamını daha da karmaşıklaştırıyor.

“Sipariş” bebekler, anlamı muğlak sözcükler ve yeni sorular

Ukrayna'da taşıyıcı annelerin dünyaya getirdiği bebekler ve hemşireleri. (Kaynak: Al Jazeera.)
Ukrayna'da taşıyıcı annelerin dünyaya getirdiği bebekler ve hemşireleri. (Kaynak: Al Jazeera.)
Yukarıda özetlediğim haber kaynaklarında geçen anne-baba ve ebeveyn sözcüklerinin kullanıldıkları bağlam özelinde kazandıkları özgül anlamları tartışmakta yarar var. Taşıyıcı annelik, özellikle de bir kontrat üzerinden gerçekleşen ve para karşılığı yapılan taşıyıcı annelik söz konusu olduğunda, bebeğin annesi ve babasından, ya da daha genel (ve daha az heteroseksist) bir ifadeyle ebeveyninden bahsedildiğinde, kastedilen bu kontratı imzalamış ve bir anlamda bebeği “sipariş etmiş” kişiler oluyor. Çoğunlukla bebekle genetik bir bağları olsa da, yani yumurta ve/veya sperm onlardan gelse de, söz konusu ebeveynler bazı durumlarda başka ortamlardan yumurta veya sperm bağışını da başvurmuş olabiliyorlar. Böyle bir durumda, örneğin sperm ebeveyn olmak isteyen bir kişiden, yumurta ise bağış yapmış (ya da para karşılığı vermiş) başka bir kişiden gelip, embriyo üçüncü bir kişinin rahmine yerleştirilebiliyor. Burada, bebeği rahminde taşıyan kadına işaret etmek için sektörde ve haberlerde genellikle “taşıyıcı anne” (surrogate mother) ifadesi tercih ediliyor.
 
Türkçe’ye taşıyıcı diye çevrilse de aslında surrogate’ın sözlük anlamıyla karşılığı “vekil” kelimesi. Yani, gerçek annesine (ya da ebeveynine) verilene kadar geçici olarak ve vekaleten bebeğe bakan, onu misafir eden biri anlamına işaret ediyor. Bu anlam, kültürel olarak annelik, babalık, ebeveynlik üzerine bildiklerimizin dışında, kısmen genetik, kısmen de ticari bir sözleşmeye dayalı bir ebeveynlik anlayışını beraberinde getiriyor. Yardımcı üreme teknolojileri ile üçüncü kişilerin üreme sürecine dahil olması öncesinde, annelik genellikle bir çocuğu bedeninde taşımak ve doğum yapmak gibi biyolojik süreçlerle, ya da (mesela evlatlık alma gibi durumlarda), bir çocuğa bakıp büyütme, bakım emeği verme üzerinden tanımlanan bir kavramdı. Taşıyıcı annelikle beraber, gebelik ve doğum süreci ebeveynlik tanım alanının dışına çıkarılmış, başka bir beden ve bireye delege edilebilen bir sürece dönüşmüş durumda. Buradaki varsayım doğum sonrası bakım sürecinin varsayılan ebeveyn tarafından yapılması olsa da, işin içine hem ticari ilişkiler hem de bunların olağan gidişatını etkileyen krizler eklenince, bakım emeği kısmı da tahmin edilenden sonrasına ertelenebiliyor. Bebek ebeveyne ulaşana kadar hâlâ bakıma ihtiyaç duyuyor ve bu bakım veren rolünü bebek yeni ailesine ulaştırılana kadar taşıyıcı anne ya da bakıcılar üstleniyor.
 
Taşıyıcı annelik kendi başına, koşullardan bağımsız olarak sakıncalı ve yasaklanması gereken bir durum değil tabii ki. Yardımcı üreme teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte, çocuk sahibi olamayan insanlar için yeni bir umut. Aynı zamanda gönüllü olarak bu işi yapan taşıyıcı anneler için başkalarına yardım etmenin tatmin ve mutluluğunu getirebiliyor. Ancak, taşıyıcı annelik para karşılığı yapıldığında, başka pek çok alanda farklı şekillerde de gördüğümüz yoksul kadın bedenlerinin sömürüsüne dönüşmesi ihtimali doğuyor. Taşıyıcı annelik hangi koşullarda, nasıl denetimlerle, kimler tarafından yapılırsa sömürü ortadan kalkar? İşini bedeninde taşıyan insanların, kadınların hakları nasıl korunur? Ukrayna’da yaşananlar bu konuları tekrar tekrar düşünmemize vesile oluyor. Ancak, bu soruları -her zaman savaşla görünür olmasalar da- hem güncel üreme teknolojileri hem de genel olarak yeni gelişen teknolojilerin tamamı için sormak ve düşünmek gerek.

Diğer Yazılar

Soru ve mesajlarınızı e-posta yoluyla bize iletebilirsiniz.

E-Posta Adresi:
info@sessizolmaz.org
Bizi Takip Edin

©2025 Tüm hakları saklıdır.