Local Makers, yerel üreticileri bir araya getirip, hikayelerini anlatan bir platform. Önce kendi markasını satan bir dükkân olarak yola çıkmış sonra bu alanı kendisi gibi çevreye duyarlı, yerelliğe önem veren başka markalarla paylaşma yoluna gitmiş. Bir satış şirketinden daha çok eğitim, iletişim, hizmet paylaşımı üzerine kurulan bir topluluk platformu. Local Makers’in hikayesini, pandemi ve deprem süreçlerinde hayata geçirdikleri projeleri kurucusu Yağmur Çoban ile konuştuk.
Local Makers nasıl yola çıktı?
Ben aslında çevre mühendisliği mezunuyum. Sürdürülebilirlik, yeşil iş ve sosyal girişimler üzerine bir şeyler yapma arzum hep vardı. Hobi olarak deri aksesuarlar yapıyordum. Ablam mimar ve ona bir deri defter yapmıştım. Sonrasında "kendi tasarımlarımızı neden üretmeyelim ki” dediğimiz bir aktiviteye döndü. Sosyal medya o zaman dutluktu. Yani Instagram'da böyle ürün iletişimi gibi bir dünya yoktu.
Yıl kaçtan bahsediyoruz?
2014 falan. Müthişti! Biz yaptığımız ürünleri sosyal medyaya, Instagram’a koyduk ve baktık ki hiç tanımadığımız insanlar tarafından ilgi görmeye başladı. Ben o zaman üniversite öğrencisiyim ve üniversite öğrencisi olarak birilerinin bir şeyi beğenmesi, takdir etmesi hem manevi olarak iyi geldi hem de aktif olarak bana bir gelir sağladı. Evimin bir odasını atölye yaptım, orada işte defter dikiyorum, pasaport kılıfı kesiyorum, el dikişiyle dikiyorum gibi bir serüvene başladık. Sonra ben baktım ki ticari olarak düşündüğümde; tek başına kalifiye ürünler elde edemeyeceğim bir deri ustasıyla tanıştım ve biz o ustayla çalışmaya başladık.
Ve 3 sene gibi bir zamanda bir markalaşma sağlayabildik. Bir arkadaşım tasarımcıydı dedi ki "Gel sana bir logo yapalım. Ne seviyorsun?", "Kuzey, tilki seviyorum" falan derken bir branding yapılmış oldu ve Northfox markası oluştu. Ama aslında markanın pik yaptığı kısım; sosyal medya iletişimi oldu. Sosyal medyanın o zaman aktif kullanımı olsa da markalaşma sosyal medyada aktif değildi. Biz butik bir şekilde, tamamen kendi bilincimize, zevkimize hitap eden bir şekilde sosyal medyayı yönetmeye başladık ve farklı insanların dikkatlerini çektik. Bu da onların bizden alışveriş yapmasını ve bizim kalkınmamızı, büyümemizi sağladı. 4. senesinde North Fox, kendi atölyesi olan, kendi ustası olan, bazen dönemsel farklı ustalarla çalışan, kurumsal firmalara üretim yapan marka haline geldi.
Sizin yaşınız kaç bu dönem?
Yağmur Çoban
33'üm ben, 90'lıyım; o dönemde 24-25.
Peki Local Makers’a gelelim...
North Fox markasının artık bir showroom’a ihtiyacı oldu. 5 sene önce tuttuk burayı. Ardından şöyle şeyler olmaya başladı; bir arkadaşıma dedim ki "Hadi gel senin seramiklerini de buraya koyalım, insanlar tanışsınlar, alsınlar." Derken bir baktım North Fox dışında farklı üreticilerin ürünlerini de biz buraya koymak ve geliştirmek arzusundayız. Sonra dedim ki ya "Madem biz buraya başka markaları da koyacağız buraya bir vitrin yapmalıyız, ve buraya 'mağaza' demeliyiz." Tabii insanlar içeri girdiğinde North Fox dışında diğer ürünleri göreceklerse, bunların da bir hikayesi olmalı.
Ve Local Makers bu hikayenin adı oldu...
Evet! Biz bir tasarım dükkanıyız; ama rastgele ürünleri burada satıp, üstünden de komisyon alarak bir gelir modeli oluşturuyor formatında değiliz. Hep özel üreticiler, özel ürünler, bizim fikirlerimizle ortak paydada buluşan üreticilerin ürünleri olsun istedik. Hikâye anlatmayı da seviyorduk. Ve biz ürün ve servis ağı olarak konumladık. O zamanlar çok fazla design store vardı ama Avrupa markalarını getirip satıyordu, yerelliğin çok havalı bir yanı yoktu. Yerel ürünlere daha çok kermes gibi bakılıyordu. Bu durum bir çevre mühendisi olarak bana ekolojik bir yaklaşım olarak gelmiyordu, bütçesel olarak da yüksekti. "Acaba ben bir topluluk platformu oluşturabilir miyim?" diye düşündüm. Yani hem ben bu kişilerin ürünlerini satıp, hem ürünlerin ve üreticilerin hikayesini anlatıp, kadın odaklı ve yerelden beslenen bir platform oluşturabilir miyiz?” diye yola çıktım.
Siz kadınları mı seçtiniz? Hakikaten bu üreticilerin çoğu kadın mı?
Çoğu kadındı zaten. Yani gerçekten güzel ürünler üreten, doğayı koruyan, yaptığı işi farklı motivasyonla yapan, işin para kısmına çok odaklanmadan, iyi kısmına, temiz kısmına odaklanan cins de çoğunlukla kadın oluyor.
Yani Kadın Üreticiler Platformu kurmak üzere yola çıkmadınız.
Bu arada bizim üreticilerimizin %100’ü kadın değil zaten. Mesela oyuncu Kunduz var, Sinan dedemiz var. Aslında kolektif bir şey. Ama %90 kadın üretici var Local Makers platformunda. Topluluk konsepti bizim ülkemizde yeni yeni popüler olmaya başladı. Özellikle pandemiden sonra biz topluluk çalışmalarına odaklanmaya başladık. Yurtdışında benim gördüğüm “local maker” üzerine odaklanan platformlar çok. Ben de yeni bir marka, yeni bir markalaşma düşünmek yerine niye Türkiye’nin yerel üreticilerini kendi odağında toplayan; adil, temiz, sürdürülebilir mottolarını sahiplenen bir platform olmuyoruz diye düşündüm ve ismimizi Local Makers olarak belirledik.
Local Makers kaç yılında hayata geçti?
Pandemiden hemen önce “Biz Local Makers diye platform kuruyoruz, ismimiz bu, logomuz böyle, manifestomuz budur" diyerek fiziki markamızı hayata geçirdik. Lansman için tarih belirleyecekken "Türkiye’de ilk vaka açıklandı" dediler; birden çok farklı bir dünyaya evrildik. Bütün her şey durdu, dükkanı kapadık, siparişlerimizi durdurduk, evlere kapandık.
Dükkanı da yeni tutmuştunuz değil mi?
Evet. Bir de lansman yapacaktık. Sonra dedim ki lansmanımızı dijital yapalım, markamızı çıkalım. “Pandemide küçük işletmeleri desteklemek adına bireysel olarak ne yapabiliriz?" sorusunu odağına alan bir rehber hazırladık. “Küçük işletmelerin yaşadığı sorunlar, küçük işletmelere bireysel olarak nasıl destek verebiliriz?” konularını detaylı işleyen rehberle lansmanımızı yaptık. Hatta bu süreçte küçük işletmeleri motive etmek amacıyla bazı ürün kategorilerinde marka önerileri yapıp bir taslak şablon hazırladık. Siz de desteklemek istediğiniz, daha çok görünürlük kazansın istediğiniz markaları bu şablona etiketleyerek, hikayelerini anlatarak kendi profilinizde paylaşın dedik.
Ben sizi ilk öyle duydum.
Evet. İnanılmaz bir aksiyon oldu. Yani bir marka dese ki "Ben şu kadar yatırım yapmak istiyorum şu kadar takipçi elde edelim.” bu kadar olmaz. Covid’le beraber yerel işletmelerin sıkışıklık döneminde, yerellik kavramının daha çok üzerine insanların düşünmesine sebep olan rüzgarla, bizim yelkenimiz güzel bir şekilde ilerlemiş oldu. Anlamlı ve işe yarar bir lansman yapmış olduk. Hazırladığımız rehberi bütün üreticiler, yerel ürünleri seven bir çok insan paylaştı.
Peki Local Maker üreticilerini nasıl seçiyor?
Yağmur Çoban'ın arşvinden.
Bize aslında başvuruyor, biz şöyle diyoruz... Hem bir formumuz var hem de mail de atabiliyorlar. "Bize kendinizden, yaptığınız işten, etik değerlerinizden, kargo paketleme sistemlerinizden bahsedip, varsa sunum dosyanızı, web siteniz, sosyal medya hesaplarınızı ekleyin." diyoruz. Bir marka geldiğinde, özellikle baktığımız gerçekten özgün bir ürün mü? Üretim ve tasarım süreçlerine bir katma değeri var mı? Ürettiği malzemeler doğaya zarar veriyor mu? Kompost edilebilir mi? Hızlı tüketim algısında bir markalaşma mı oluşturmuş?
Özellikle sosyal medya ile ve Covid sonrası kendi markasını kurmak üzere yola çıkan çok girişim oldu. Bu özellikle kadınlar için yeni bir açılım oldu. Sizin değerlendirmeniz ve önerileriniz neler?
Evet, Covid özellikle çok harekete geçirdi. Ancak benim gözlemlediğim çoğu girişimci işin teknik kısımlarına yeterince odaklanmıyor. Marka oluşturma, müşteri iletişimi gözden kaçırılıyor. Maliyet hesaplaması yapamayacak birinin marka kurması hiç sağlıklı değil. Şuna çok denk geliyoruz; markasını kurmuş, her şeyini yapmış, ürünü fiyatlandırmış, ama şirketini kurmamış, "Satıyorum Instagram'dan" diyor. Ama yasal değil. "Tamam yasalı yapacağım, şirketi kuracağım." mesela diyor; ama bakmamış KDV, vergi, kargo vs. eklediğinde ürün gerçekten satılabilecek ederde ve değerde mi? İnsanlar bu ürünü bu fiyata da alacak mı? Bunun gibi birçok parametre var aslında; bunları seçmeleri lazım.
Bütün bu anlattıklarınız aslında bizi sivil toplumculuğa da getirdi.
Satın alma alışkanlığı bilinçli bir kısma çekmeye çalışıyoruz. Mesela sorumlu alışveriş rehberi tasarladık. Bunu hem üreticilerimizle hem tüketicilerimizle paylaşıyoruz. "Buna ihtiyacın yoksa alma." diyoruz. Yani bu çok e-ticaretten para kazanan, ürün satışından para kazanan insanların yaptığı şeyler değil. Biz aslında şunu anlatmaya çalışıyoruz; zaten sorumlu üretim ve tüketim varsa bunun ekoloji kendi dengesini sağlayarak, kimin ne kadar ilerleyeceğini, kimin ne kadar talep göreceğini kendi belirleyecek zaten. Bizim hedef kitlemiz çok bilinçli bir tüketici. Buradaki üreticilerin hikayelerini değer veren insanlar. Ve "Gerçekten buna ihtiyacın var mı?" diye soran bir tüketici kitlemiz var. Üreticilerimizin bakışı da 'Ben bir topluluğun içindeyim, ihtiyaç duyduğumda benim gibi üretici olan birçok insana ulaşabilirim’ şeklinde. Aynı zamanda bizim etkinlik ve eğitim ayaklarımız da var. Bizimle ortak paydada buluşan, söylem dilleri aynı olan kurumlarla etkinlikler yapıyoruz.
Peki gelelim deprem sonrası yaptıklarınıza. 6 Şubat depremleri sonrası üreticilere destek açısından isminizi çok duyduk. Oraya dair gözlemleriniz neydi? Nasıl harekete geçtiniz?
Biz öncelikle dezenformasyon, yanlış bilginin yayılmaması konusunda içerik üretmeye başladık. Teyit mekanizması gibi. Büyük kurumların, STK'ların yönlendirmesini rehber edinerek yardım etmek isteyenlere yönelik bir çalışma hazırladık. Sosyal medyadaki güçlü kasımızı kullanarak kendi etki alanımıza bu bilgileri yaymak üzere bir iletişim çalışması yönetmek istedik. Sonra sosyal medyada "Bahçemden İncir" diye bir hesaba rastladım, elinde tonluk inciri var, negatif durumundan faydalanıp ürünü ucuza almaya çalışanlarla ilgili yakaran upuzun bir paylaşım.. Bunu görünce çok etkilendim. Bundan 14 gün sonra falan projemizi hayata geçirdik. Bir dayanışma ağı kurduk ve en azından varlığını sürdürebilen, elinde ürünleri olan üreticilerin görünür olmasını sağlayacağımız bir bilgi masası oluşturduk, tabii tamamen gönüllülük kapsamında. Üreticilere ulaşıldı, formlar dolduruldu, 370’den fazla kayıt açıldı. Farklı STK’ların excel data listelerini birleştirildi. Bir arkadaşımız bize yardımcı oldu, web sitesi hazırlandı. Yedi arkadaş gecelerce sabahlayarak çok hızlı bir şekilde web sitesini açtık. Tüketiciler ile deprem bölgesi üreticilerini direk bir araya getiren bir aracı hayata geçirdik. Şehir seçiyorsunuz, kategori seçiyorsunuz, profiller çıkıyor.
Web sitesinin faydası nasıl oldu?
Hemen kadınlar günü öncesi olduğu için bu projeyi duyan birçok şirket başvurdu. Gelen bütün firmalara “Hediyeliklerinizi deprem bölgesi üreticilerinden alabilirsiniz” dedik. Paketleme, satış ve kargo gibi konularda bir gönüllü destek verdik. Bayağı da destek sağladı. Bizim birebir aracı olduğumuz, yani üreticiyle kurumu birleştirdiğimiz ya da üreticinin bize dönüp "Local Markers dayanışma ağından size ulaştık" dediği satın almaları takip ettiğimizde 3 milyona yakın bir satın alma yaptırmışız. Ama tabii biz web sitesini açık bir kaynak olarak tasarladığımız için kim bilir kaç birey, kaç kurum oraya girdi, neler gelişti, neler satın aldı; onları çok takip edemiyoruz.
Üreticiler açısından şu anda deprem bölgesinde durum nasıl?
Ben 2 ay önce deprem sonrası oluşturulan Onarıcı Tasarım Toplulukları ile Antakya’ya gittim. Bu çemberdeki insanların enerjisi ve bölge için yapmaya çalıştıkları işler inanılmaz. Ama bölgenin kısa vadede toplanması çok zor. İşin başında devlet desteği en önemli şey. Şu anda mesela orada bir asbest tehlikesi var. Bizim gibi kurumlar, istediğimiz kadar birleşelim; parasız, desteksiz, devlet izinleri olmadan bu tür sorunları çözmemiz çok zor. Oradaki aktif sorun barınma sorunu şu an. Ve inanılmaz bir kaçak yapılaşma başlamış. İnsanlar ellerinde kalan son parayla kendine bir çatı oluşturmaya çalışıyor. Enerji, gıda ve sağlık konularında büyük açıklar var. Bizim yapabileceğimiz kısım; oradaki üreticilerin hikayelerini anlatmaya, onları daha görünür kılmaya çabalamak. Bireysel olarak çok etkileyici girişimler var tabii, mesela büyük firmalar için de inanılmaz bir fason üretim kapasitesi var bölgede. Ancak örgütlenmek, organize olmak gerekiyor.
Geleceğe dair planlarınız neler?
Local Makers bir sosyal şirket olarak ilerleyecek. Bizim yolculuğumuz yalnızca satış alanında değil. Satış bizim parçalarımızdan biri. Biz aslında içerik üreticisiyiz, yani iletişim desteği sağlıyoruz. İsterse üreticilerimize de bununla ilgili hizmetler veriyoruz. Sosyal misyonumuzu her zaman devam ettireceğiz. Sonuçta kurumları oluşturan insanların bakış açıları. İnsanlık için daha faydalı, sürdürülebilir sistemler oluşturabileceksek, bu uğurda bir tohum atmak hoşumuza gidiyor diyelim.