UNESCO, toplumsal cinsiyet eşitliğini “kadın ve erkeklerin sahip oldukları insan haklarının bütününü hayata geçirebilme, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi gelişimlerden faydalanma hakkı” olarak tanımlar. Türkiye, toplumsal cinsiyet eşitliği sözleşmelerinin imzacısı bir ülke olarak, son 20 senede sosyal, ekonomik ve siyasi alanlarda toplumsal cinsiyet eşitliği hedefiyle birtakım politikaları gündemine almıştır. Ancak, kadınlara karşı ayrımcılıkta belli ilerlemeler sağlanmış olsa da kadınların iş gücüne katılımı ve işyerlerindeki eşitlik gibi alanlarda sorunlar halen devam etmektedir.
WEF (Dünya Ekonomik Forumu), 2006 senesinden itibaren küresel çapta cinsiyet eşitliğini mercek altına almak amacıyla her yıl Global Cinsiyet Eşitsizliği Raporu yayınlar. Bu çalışma ulaşabildiği tüm ülkelerde kadın-erkek eşitliğini ölçme ve ülkelerin aradaki farkı kapatma çabalarını izleyen en uzun süreli endeks olma özelliğini taşır.
Kaynak: World Atlas
Makale
18.10.2023Yasemin Yırcalı
Etiketler
Türkiye'de kadınların iş gücüne katılımının düşük olmasının en önemli sebepleri eğitime erişimde eşitsizlik, çalışma hayatında eşit olmayan koşullar, çocuk ve yaşlı aile üyelerinin bakımına ve ev işlerine dair sorumluluğun ağırlıkla kadınlar tarafından üstlenilmesidir.
TÜRKİYE'DE ÇALIŞMA HAYATINDA KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ: ARAŞTIRMALARA GENEL BİR BAKIŞ
Rapor, her yıl dört temel boyutta- Ekonomik Katılım ve Fırsatlar, Eğitim Düzeyi, Sağlık ve Hayatta Kalma, ve Siyasi Güç- cinsiyet eşitliğinin mevcut durumunu ve evrimini ölçen bir endeks olarak hizmet verir.
Kadınların iş gücüne katılımının düşük olmasının Türkiye’deki en önemli sebepleri eğitime erişimdeki eşitsizlik, çocuk ve yaşlı aile üyelerinin bakımına ve ev işlerine dair sorumluluğun büyük ölçüde kadınlar tarafından yerine getiriliyor olmasıdır.
Kadınların işgücüne katılım oranları, eğitim seviyesine göre değişim gösterir. 2021 yılı itibarıyla yüksekokul ve üzeri eğitimli kadınların çalışma hayatına katılım oranı %67.6 civarındadır. Lise altı eğitimli kadınlarda işgücüne katılım, 2008 yılından itibaren artış eğiliminde olsa da, yüksek eğitimli kadınlara kıyasla 22.8%’lik oranla oldukça düşüktür.
Bir diğer önemli boyut ise siyasete katılım açısından kadınların kamu yönetiminde ve karar alma mekanizmalarında temsilinin düşük olmasıdır. Türkiye, kadınların siyasi haklarını elde ettiği ilk ülkelerden biri olmasına rağmen siyasette kadın temsilinin düşük olması kadın haklarına odaklanan politikaların da uygulanmasını zorlaştırır. Son yapılan Mayıs 2023 genel seçimlerinde 600 milletvekilinin 119’u (%19,8) kadınlar tarafından temsil edilmektedir. Parlamentoda kadın milletvekili oranı 2000’lerin başından bu yana bir sene hariç yükselme trendinde seyretmiş ancak buna rağmen %20 seviyesinde kalmıştır.
Parlamentodaki kadın milletvekili sayısının yanı sıra kadın parlamenterlerin TBMM’deki yöneticilik pozisyonlarında hangi yoğunlukta yer aldıkları da önemlidir. Günümüze kadar TBMM Genel Sekreterliği görevini üstlenmiş bir kadın milletvekili olmamıştır. TBMM kapsamında bulunan on altı başkanlık biriminden sadece 2’sinde kadın başkan görev yapmaktadır. 19 ihtisas komisyonunda ise sadece 3 kadın milletvekili başkan vardır. 2023 seçimleri sonrası kurulan Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’ne baktığımızda toplam 18 bakan arasında sadece bir kadın bakan olduğunu görülür.
Kadınların İşgücüne Katılımı
Kadınların iş gücüne katılımı ve iş yerinde cinsiyet eşitliği, birbiriyle doğrudan ilişkili ve birlikte ele alınması gereken konulardır. Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER), Türkiye'de iş gücüne ve işyerlerine katılımda toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin başlıca nedenlerini aşağıdaki gibi sıralamaktadır:3
- Büyük şehirlerde kadın çalışan sayısının erkek çalışanlara nazaran az oluşu,4,5
- Okul öncesi eğitime katılım seviyesinin düşüklüğü ve çocuk bakım olanaklarının yetersizliği,
- Kayıt dışı kadın istihdamı ve kırsal bölgelerde kayıt dışı kadın istihdamı,
- Maaş eşitsizliği,
- Sendikaların kadınları dışlayıcı, erkek çoğunluklu yapısı
Türkiye'de 15 yaş ve üstü 65 milyon insan bulunmaktadır; bu nüfusun 32.3 milyonu erkek, 33 milyonu ise kadındır. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) rakamlarına göre, iş gücünde bulunan kişi sayısı 35 milyon olup, bunun 12 milyonunu kadınlar ve 23 milyonunu erkekler oluşturmaktadır. Çalışabilecek yaşta kadınların işgücüne katılım oranı %36 iken, çalışabilecek yaşta erkeklerin katılım oranı %72’dir.
Öne çıkan araştırmalar kadınların eğitim düzeyi ile iş gücüne katılımları arasında doğrudan bir ilişki olduğunu vurgular. Bireylerin eğitim düzeyi ne kadar yüksekse, iş gücüne katılım da o kadar yüksek olmaktadır.
Eğitim düzeyine göre işgücüne katılım istatistiklerine bakıldığında6 üniversite mezunu kadınların iş gücüne katılım oranı %67.6 iken, teknik lise veya meslek okulu diplomasına sahip kadınlarda aynı oran %34.8, ortaöğretim eğitim diplomasına sahip kadınlarda ise %22.8’dır. Bu oranlar eğitim seviyesi arttıkça kadınların işgücüne katılım oranlarının dikkat çekici bir düzeyde arttığını göstermektedir. Diğer dikkat çeken bir durum da üniversite seviyesinde kadın-erkek istihdam oranlarının birbirine yaklaşırken, lise mezunu erkeklerin lise mezunu kadınlara göre çok daha yüksek oranda çalıştıklarıdır.
Eğitim seviyesinin oluşturduğu farklar yanında, kadın-erkek arasında aile içi görev dağılımı da ekonomiye katılım açısından etkisi yüksek bir faktördür. Bu etki kadınların ve erkeklerin çalışarak geçirdikleri süre arasındaki uçurumla ortaya çıkar. TÜİK’in 2019 ev içi iş gücü anketinin sonuçlarına göre (15 yaştan itibaren) kadınların çalışma hayatı ortalama 19 yıl ilen, bu süre erkekler için 39 yıl olarak kaydedilmiştir.7
TUİK hanehalkı işgücü araştırmasına göre, 2021 yılında üç yaş altı çocuklu hanelerde yaşayan 25-49 yaş grubu bireylerin istihdam oranı %59 iken, bunların %89'unun erkek, %26’sının ise kadın olduğu belirlenmiştir. Yine aynı araştırmanın verileri hanedeki çocuk bakma işinin %94 seviyesinde kadınlar tarafından üstlenildiğini, temizlik işlerinin %81, yemek yapma işlerinin %85 oranında kadınların sırtında olduğunu gösterir. Bu göstergeler çocuk bakım hizmetinde yardıma ihtiyacı olan kadınların ekonomiye katılabilmeleri için çocuk bakım hizmetlerinin devlet veya kurumsal firmaların olanakları aracılığıyla sağlanmasının önemini de ortaya koymaktadır.
Maaş ve Ücret Eşitsizliği
Mevcut istatistikler, iş gücüne katılımdaki uçurumun yanı sıra erkek ve kadın çalışanlar arasındaki ücret farkını da teyit etmektedir. TÜİK istatistikleri, Türkiye'de erkeklerin kadınlardan %31 daha fazla ekonomik kazanç elde ettiğini göstermektedir. Bu fark iş gücüne katılımının mevkiine göre değişiklik gösterir; en büyük gelir eşitsizliği % 86’lık farkla kayıt dışı günlük ücretle çalışan kadın ve erkekler arasında yaşanmaktadır. Maaşlı ve serbest meslek gruplarında gelir eşitsizliğinin daha düşük olduğu görülür. Ancak yine de erkekler maaşlı kadınlardan %21, serbest meslek sahibi erkekler serbest meslek sahibi kadınlardan %20 daha fazla kazanmaktadır. Her iki rakam da kayıtlı iş oranı arttıkça eşitsizliğin azaldığını göstermektedir.
“Türkiye'de Cinsiyete Dayalı Ücret Farkı Raporu: Türkiye Vakası”8 başlıklı Uluslararası Çalışma Örgütü ve TÜİK araştırması, cinsiyetler arası ortalama ücret farkını9 %15,6 olarak belirlenmiştir.
Rapor, cinsiyete dayalı ücret farkının yaşla birlikte arttığını vurgularken, verilere göre 20-29 (en genç) yaş grubunda cinsiyetler arası ücret farkı %3,8 iken, 60 ve üstü yaş grubunda bu açıkta ciddi bir artış görülmekte ve aradaki fark %30’a çıkmaktadır. En büyük değişimin ise 30-39 ve 50-59 yaş gruplarında gözlendiği belirtilmektedir. Bu rakamlar dikkat çekicidir, çünkü kadınların yaşam rutinlerinde genelde evlilik ve annelikle beraber 30 yaş civarında ciddi bir değişiklik ortaya çıkmaktadır.
Aynı raporda altı çizildiği üzere 30 yaş civarı, iş yerinde terfilerin çoğunun gerçekleştiği döneme denk gelir. Bu araştırmalara ek olarak aynı konuda gerçekleştirilmiş akademik çalışmaların neredeyse hepsi, cinsiyetler arası ücret farkının kadınlara atfedilen geleneksel aile rollerinden dolayı arttığında mutabıktır.10,11,12 KOÇ-KAM araştırmasına göre de kadınların iş gücüne katılmama nedenleri arasında “ev hanımı olmak” %55 ile ilk sırada yer almaktadır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün yürüttüğü bir başka araştırma da benzer verileri ortaya koyarak aynı yanıtı veren kadınların yüzdesini %58 olarak belirlemiştir. Bu verilere göre kadınları iş hayatından uzaklaştıran en önemli nedenin ev içi sorumluluklar olduğu doğrulanmaktadır.13
Konuyla ilgili araştırma yürüten akademisyenler14,15 ev içi sorumlulukların kadınları yalnızca çalışmaktan alıkoymakla kalmadığını, aynı zamanda çalışan kadınları iş hayatları açısından da olumsuz etkilediğini ileri sürmekteler. Bu teze göre kadınlar, erkek meslektaşlarına kıyasla bir tür bağlılık önyargısıyla karşı karşıya kalıyor, işverenler kadınların evlenince ya da çocuk sahibi olunca işten ayrılacağı varsayımıyla kadın çalışanlara daha az yatırım yapıyorlar.
2016’da Kadir Has Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen “Türkiye’de Kadının Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve Statüsüne İlişkin Kamu Algısı” araştırması, kadınların kendilerinin de kültürel olarak roller ile aralarına mesafe koymakta zorlandıklarını açıklar. Bu ankete katılan kadınların %48’i çalışmak için baba/koca/ailenin rızasına ihtiyaç duyduklarını belirtiyor. Kadınların %41,5’i çalışamama nedeni olarak yetersiz eğitim durumunu gösterirken, %28’i çalışma ortamının güvenli olmadığını belirtmiştir. Aynı anketin 2018 raporunda, kadınlar “iş yerinde ayrımcılık” faktörünü cinsiyet eşitliğinin önündeki en büyük 8. engel olarak sıralamıştır.16 Eşit Adımlar platformu tarafından yayınlanan Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Raporu da “İş gücünden ayrılan kadınlar neden yeni bir iş aramıyor” sorusuna yanıt aramaktadır. Bu soruya verilen ilk üç cevap, toplumsal cinsiyet rolleri (ev kadını olmak), aile ve kişisel sebepler ve çalışma şartlarıdır.17
Mesleki Statü ve Karar Mekanizmalarında Kadınların Rolü
Yönetim seviyelerinde ve karar alma mekanizmalarında kadın çalışanların sayısını artırma ihtiyacına yönelik çok sayıda girişim bulunmaktadır. TUİK’in hane halkı işgücü araştırması (2021) sonuçlarına göre şirketlerde üst düzey ve orta kademe yönetici pozisyonundaki kadın oranı 2012 yılında %14,4 iken 2021 yılında %20,7 olmuştur.
2015 itibariyle dünyada birçok şirket kurumsal yönetim kurullarında daha çok kadına yer vermeye yönelik ölçüt mekanizmaları oluşturmuştur. Türkiye’deki şirketler de küresel eğilimleri takip ederek konuyu gündemlerine taşımışlar ancak toplumsal cinsiyet eşitliğine odaklanan politikalar oluşturmak ve uygulamak konusunda geride kalınmıştır. Türkiye'de bu alandaki uyumun birincil kaynaklarından biri olan Sermaye Piyasası Kurulu (CMBT) Kurumsal Yönetim İlkeleri, şirketlere “yönetimde en az %25 kadın çalışan oranı” önermekte ve bu hedefe ulaşmak için bir tarih ilan etmelerini zorunlu kılmaktadır. Ancak şirketlerin uyum raporlarının analizi, kurumların çoğunun bugüne kadar bu hedefe ulaşmadığını göstermiştir.
Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu ve Bağımsız Kadın Direktörler Projesi tarafından yayınlanan “Women on Board Turkey” başlıklı rapor, “şirketlerden ayrılan kadın oranının erkeklere nazaran daha fazla olduğunu, bunun sebebinin ise kadınların mesleki ilerlemede daha büyük engellerle karşılaşması ve üst düzey liderlik seviyesine ulaşmakta daha çetin zorluklara göğüs germeleri olduğunu” vurgular.18
McKinsey Company ve TÜSİAD tarafından hazırlanan “Women Matter Türkiye 2016” başlıklı raporda19 ise, Türkiye'nin önde gelen şirketlerinde kadınların iş gücüne katılımının uluslararası seviyelere yakın olduğu ancak şirketler finansal olarak küçüldükçe (örneğin, KOBİ’ler) kadın temsiliyetinin azaldığı belirtilmektedir.
Araştırmada yer alan 102 şirket arasında sıralamadaki son 20 şirkette yönetici pozisyonunda kadın bulunmamakta, ilk 25 şirkette ise kadınlar karar mercilerinde %45 oranında faaliyet göstermektedir. Diğer araştırmalara paralel olarak, Women Matteraraştırmasının bulguları kadınların yönetim yapısında yukarı mevkilere çıktıkça daha az yer aldıklarını, üst düzey kurul seviyesinde %25 oranında, CEO pozisyonlarında ise %15 oranında yer bulabildiklerini ortaya koymaktadır.
Bu çalışma Eylül 2022 tarihinde CIPE (Center for International Private Enterprise) tarafından yayınlanan “Türkiye’deki Kurumsal Uyum Programlarında Kadın Hakları Üzerine Bir Değerlendirme” raporunun “Yürütülen Çalışma ve Araştırmalara Genel bir Bakış” başlıklı bölümünün Yasemin Yırcalı tarafından güncellenmiş ve revize edilmiş halidir.
Referanslar
[1] Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu
[2] https://www.weforum.org/reports/global-gender-gap-report-2023/
[3] KAGİDER (Türkiye Kadın Girişimciler Derneği) raporu, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Ekonomik Güçlenmesine İlişkin Görüş ve Talepler, 2019.
[4] Kadınların eğitim düzeyi arttıkça, iş gücüne katılan kadın sayısında da artış gözlemleniyor (söz konusu raporda niceliksel olarak gösterildiği üzere). Ancak, kentsel bölgelerde iş gücüne katılan erkeklerin sayısı kadınlardan genel olarak daha fazla. Daha fazla bilgi için ilgili Bakanlık linkini ziyaret edebilirsiniz: https://www.ailevecalisma.gov.tr/media/17801/women-in-turkey-eyluel2019sonu.pdf
[5] https://www.ailevecalisma.gov.tr/media/17801/women-in-turkey-eyluel2019sonu.pdf. Rapora şu linkten ulaşılabilir: https://www.aile.gov.tr/media/68105/women-in-turkey-23-02-2021.pdf
[7] https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Women-in-Statistics-2020-37221
[8] Measuring the Gender Wage Gap: Turkey Case https://www.ilo.org/ankara/news/WCMS_757055/lang--en/index.htm
[9] Cinsiyete göre ücret farkı, işgücü piyasasında maaşlı, saatlik veya yevmiyeli olarak çalışan tüm kadınlar ile tüm erkeklerin ortalama ücret düzeyi arasındaki farkı ölçer. Bu fark, aynı gözlemlenebilir özelliklere sahip, aynı işi yapan bir erkek ile bir kadın arasındaki ücret farkı değil; çalışan tüm kadın ve erkeklerin ortalama ücret düzeyleri arasındaki farktır.
[10] İlkkaracan, I. and R. Selim (2007). The gender wage gap in the Turkish labor market. Labour Review of Labour Economics and Industrial Relations.
[11] Dayıoğlu, M. and Z. Kasnakoğlu (1997). Kentsel kesimde kadın ve erkeklerin iş gücüne katılımları ve kazanç farklılıkları. Metu Studies in Development
[12] Aktaş,A. Ve Uysal G. (2012), Türkiye'de Cinsiyete Dayalı Ücret Farkının Açıklanması, BETAM Working Paper Series 5.
[13] Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'nün 2014 yılı iş gücüne katılan kadınlar hakkındaki istatistiki verileri.
[14] Kağnıcıoğlu, D., Türkiye'de Çalışma Hayatında Kadınların Rolü, WIT Transactions on Ecology and the Environment, 2017, Vol 226.
[15] Kaya,_E.,_(2009) An overview of Turkish women’s status in Turkey. Toplum ve Demokrasi, 2(5).
[17] http://www.skdturkiye.org/esit-adimlar/yakin-plan/hangi-kadinlar-isgucu-piyasasindan-cikiyor
[19] McKinsey, 2016 yılında TÜSİAD ile yürüttüğü iş birliği çerçevesinde Women Matter araştırma projesini yürüttü. Projeye 102 lider şirket ve en düşük mevkiden CEO seviyesine kadar Türkiye şirketlerinde çalışan 240,000 beyaz yakalı katıldı.